Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in TBMM Genel Kurulu 2017 Bütçe Görüşmelerindeki Konuşması

Son Güncelleme: 13 Aralık 2016

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığımızın  2017 yılı bütçesinin görüşmelerinde bir konuşma yaptı.

Konuşmasında Avrupa Birliği (AB) meselelerini tartışırken sadece AB ile katılım müzakereleri ve fasıllar gibi meselelerin çok ötesine geçen bir ajandayı tartıştıklarını belirten AB Bakanı Ömer Çelik, "Terör, demokrasi, özgürlük-güvenlik dengesi, güvenlik ve demokrasinin nasıl bir arada yaşatılacağı gibi çok geniş bir gündem içerisindeyiz." dedi.

AB Bakanı Ömer Çelik, Türkiye haritasının tam ortasından bir çizgi çektiklerinde, çizginin güneyinde kalan kesimde, dünyanın, Suriye ve Irak bölgesi başta olmak üzere ağır bir güvenlik ve demokrasi kriziyle karşı karşıya olduğunu bildirdi. Bakan Ömer Çelik, çizginin yukarısına baktıklarında değerler krizi, ekonomik krizin, AB topraklarında bütün bir Batı sistemini sarsacak biçimde kendisini gösterdiğine işaret etti.

AB Bakanı Ömer Çelik, 2017'nin herkes açısından kritik bir yıl olduğunu, Avrupa'daki 5 ülkede ciddi şekilde aşırı sağın anketlerde yükseldiği seçimlerin yapılacağına dikkati çekti. Bu 5 ülkedeki seçimlerde ortaya çıkacak tablonun, Avrupa ve Batı sisteminin geleceğini etkilemek bakımından çok önemli sonuçlar doğuracağını vurgulayan AB Bakanı Ömer Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Nitekim ABD'nin seçilmiş başkanı Trump'un korumacılığa meyilli bir politika izleyeceğini ifade etmesi, NATO konusunda Avrupa'yı daha fazla yükümlülüğe, ABD'yi daha az yükümlülüğe davet eden bir politik tutum serdetmesi, önümüzdeki dönemin güvenlik açısından da yeni tartışmalara gebe olduğunu gösteriyor. Brexit sonrası Avrupa'nın nasıl bir Avrupa olacağı da ciddiyetle tartışmamız, takip etmemiz gereken bir gündem. Tüm bu belirsizlik ortamı, önümüzdeki dönemde istikrarın, güvenliğin ve demokrasinin ciddi bir türbülansın içerisine gireceğini gösteriyor. Dolayısıyla AB ile ilgili konuştuğumuzda bütün bu ajandayı da göz önünde tutmamız gerekiyor."

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, hükümetleri döneminde Türkiye-AB ilişkilerinin, her zaman stratejik önemde bir mesele olarak ele alındığını söyledi.

"Geçmişte Avrupa'yla ilgili şöyle söylemiştiniz, bugün böyle söylüyorsunuz." diye eleştirildiklerine dikkati çeken Çelik, karşılarında sabit bir Avrupa olmadığını, değişen bir Avrupa bulunduğuna değindi. Ömer Çelik, hangi AB olduğundan bahsetmeleri gerektiğini belirterek, seçim yapılacak ülkelerdeki anketleri takip ettiğinde ortada çok kaygı verici bir durum gördüğünü anlattı. Aşırı sağ, İslamofobik kesimlerin iktidar olmaya son derece yakın gözüktüğüne işaret eden AB Bakanı Ömer Çelik, en son Avusturya'daki seçimlerde aşırı sağ, İslamofobik, antisemitik, ırkçı, yabancı düşmanı, göçmen düşmanı bir adayın kıl payı seçimi kaybettiğini anımsattı.

AB Bakanı Ömer Çelik, aşırı sağcıların, Türkiye'ye dönük olarak bir siyasi matruşka oluşturduklarını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Matruşka bebeği gibi. Bunun en üstüne Avrupa basınında da görüldüğü gibi bir Erdoğanfobya yerleştiriliyor. Gece gündüz Türkiye'nin Cumhurbaşkanına karşı düşmanlık üreten, kamuoylarını bu çerçevede zehirleyen bir propaganda devam ediyor. Matruşkanın üstündeki o büyük bebeği kaldırdığınızda altından Türkiyefobya çıkıyor, onu kaldırdığınızda altından İslamofobya çıkıyor, onu kaldırdığınızda aslında antisemitizm var ama köke indiğinizde, en derine baktığınızdaysa aslında Avrupa değerlerine düşmanlık eden, eurofobik diyebileceğimiz bir siyasetin giderek yükseldiğini görüyoruz. Burada tehlikeli olan şu; ana akım siyasetçiler de maalesef bu aşırı sağa karşı, ırkçılara, faşistlere karşı yeterince tedbir alamadıkları için sonuçta birçok yerde seçimi kaybediyorlar ve bazı yerlerde de seçimi kazansalar bile geriye aşırı sağın aşırı yükseldiği bir siyasi miras bırakmış oluyorlar."

-"İnsanlığa karşı görevi yerine getiren perspektif koyamadı"

AB Bakanı Ömer Çelik, 2008'deki küresel finans krizinden sonra Avrupa'daki değerlerin tartışıldığı ciddi bir düzleme girildiğini, mülteci krizi karşısında Avrupa'nın, insanlığa karşı görevini yerine getiren siyasi perspektif ortaya koyamadığını belirtti.

Türkiye'nin 3 milyon mazlum insanı misafir ettiğini, sivil toplumla birlikte 25 milyar dolar para harcadıklarını, ancak bunları övünç meselesi olarak görmediklerini vurgulayan AB Bakanı Ömer Çelik, Türkiye'de siyasi parti ya da siyasi tartışmaların hiçbirinin merkezinde, mültecileri iç siyaset malzemesi olarak kullanma, onlara karşı ırkçılık, faşist yaklaşım üretme gibi birtakım marjinal yaklaşımlar haricinde, hiçbir ana akım yaklaşım olmamasıyla övünç duyduklarını anlattı.  

İlerleme raporlarının, Türkiye'deki gerçekleri net yansıtmayan raporlar olduğunu, bu raporlarda genelde seçmeci bir yaklaşım ileri sürüldüğünü belirten AB Bakanı Ömer Çelik, dünyanın her tarafında artık demokrasinin birinci şartının terörle mücadele olduğunu söyledi.

AB Bakanı Ömer Çelik, terörle mücadelenin, demokrasinin gelişmiş olup olmamasından bağımsız olarak yerine getirilmesi gereken bir kavram olduğuna işaret etti. Bundan 10-20 yıl önce, "Eğer demokrasi gelişirse terör minimize olur." denildiğini anımsatan Bakan Ömer Çelik, şu görüşlere yer verdi:

"Fakat bugün görüyorsunuz ki dünyanın en gelişmiş demokrasileri terör tehdidiyle karşı karşıyadır. Terör örgütlerinin yapısında geçmişe göre ciddi bir genetik değişiklik vardır ve terörle mücadele demokrasiyi korumanın bir ön şartı haline gelmiştir. Bu sebeple Türkiye'nin kararlılıkla mücadele ettiği ve etmeye devam edeceği PKK terör örgütünden bahsederken, AB'deki herhangi bir raporun orantılılıktan bahsetmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Niçin? DAEŞ terör örgütüyle mücadele ederken, kendi canınızı yakan terör örgütlerinden bahsederken orantılılıktan bahsetmiyorsunuz, PKK terör örgütünden bahsederken orantılılıktan bahsediyorsunuz. Sakın ola ki Türkiye'deki terör eylemlerinden bahsederken, cümlelerinizi kurarken 'Şiddete karşıyız' gibi genelgeçer cümleler kurmayın. 'Şiddete karşıyız' gibisinden meşru devlet otoritesi ile terör örgütünü eşitleyen cümleler kurulması, aslında terör örgütlerine örtülü destek verilmesi anlamına gelir. Bu sebeple de barış ve benzeri kelimeleri kirletmeyin çünkü barış dediğiniz şey, iki meşru güç arasındaki çatışma neticesinde olur. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokrasisine, hukuk devletine, toplumsal istikrarına karşı bir terör tehdidiyle karşı karşıyadır, verilen mücadele de buna karşıdır. Bu bağlamda, iç savaş kelimesinin kullanılması da doğru değildir. Bu ifadelerin hepsinin ne manaya geldiğini biliyoruz. Bu ifadeleri DAEŞ terör örgütü için kullanmanız nasıl mümkün değilse, PKK, DHKP-C ya da Fetullahçı Terör Örgütü için de kullanmanız mümkün değildir. "

-"Yaptığımız iş mucizevi bir iştir"

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, olağanüstü halin, demokratik sistem içerisinde meşru bir mekanizma olduğunu dile getirerek, bir devletin, ağır bir terör tehdidiyle ya da  varoluş kriziyle karşı karşıya kaldığında buna başvurabileceğini söyledi.

Anayasanın ve  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesinin bunu düzenlediğine işaret eden AB Bakanı Ömer Çelik, AİHM içtihadının, OHAL ilan edilip edilmemesini dış şartlara bağlamadığını, en iyi o ülkelerin yetkili makamlarının değerlendireceğini söylediğini anımsattı.

AB Bakanı Ömer Çelik, Fransa'da tek bir terör saldırısı olduktan sonra OHAL ilan edildiğini belirterek şunları ifade etti:

"Biz benzer onlarca saldırı karşısında bile OHAL ilan etmedik ama ne zaman ki devlete karşı bir işgal girişimiyle, Türkiye'nin milli egemenliğini ele geçirerek bir yabancı güce peşkeş çekme şeklinde bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık, o zaman OHAL ilan ettik. Bizim OHAL ilan etme içeriğimiz Fransa'nın OHAL ilan etme içeriğinden 10 kat daha fazladır. Venedik Komisyonu raporunda, Türkiye'nin OHAL ilan etmek için yeterli ve meşru nedenlerinin olduğunun altını çiziliyor. Yaptığımız iş mucizevi iştir. Karşı karşıya kaldığımız durumda herhangi hukuki sıkıntı yoktur. 'Fransa'da OHAL ilan etmede, KHK çıkarma yetkisi yoktur' deniliyor. Fransa'ya OHAL yetkisi tanıyan kanun, bizim tek tek KHK'ler ile çıkardığımız bütün önlemleri alma hakkını, Fransa hükümetine toptan veriyor. Hukuk felsefesi açısından bizim tutumuz daha doğrudur. "

-"Misafir değil, ev sahibiyiz"

AB Bakanı Ömer Çelik, Avrupa ile olan ilişkilerinde bir Avrupa devleti olarak konuştuklarına değindi. Bakan Ömer Çelik, "Bizim devletimiz Ortadoğu boyutuna kavuşmadan önce Avrupa boyutuna sahip bir devletti. Kayseri'yi elde etmemiz, Edirne'yi elde etmemizden 50 yıl sonradır. Tarih boyunca Avrupa devleti olduk, Avrupa'da misafir değiliz, ev sahibiyiz." dedi.

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye ile ilgili açıklamalarda itidal tavsiye eden ifadeleri kabul etmediklerini, gayrimeşru olduğunu taraflara ilettiklerini aktaran AB Bakanı Ömer Çelik, Türkiye'nin şu anda ihtiyaç duyduğu şeyin, demokrasi ve dayanışma olduğunu vurguladı. Son terör saldırısından sonra daha doğru mesajların verildiğini, doğrudan terörün kınandığını ifade eden AB Bakanı Ömer Çelik, bunun memnuniyet verici bir ilerleme olduğuna dikkati çekti.

-"Milletvekili göreviyle bağdaşmaz"

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, basın, ifade özgürlüğü, temel haklar, yargı bağımsızlığı, güvenlik-adalet dengesi, güvenlik-özgürlük dengesini içeren fasılların 23 ve 24. fasıllar olduğunu anımsattı. AB Bakanı Ömer Çelik, "Buyrun 23 ve 24. fasılları açalım. Bu fasıllarla ilgili gerekleri ne kadar hızlı şekilde yerine getirdiğimizi göreceksiniz. Zannediyorlar ki biz ifade, basın hürriyeti gibi kavramlardan çekiniyoruz. Tam tersine biz bu kavramların olmadığı bir Türkiye hayal etmedik, etmiyoruz. Şunun adının iyi konulması lazım sivil siyaset ile terör arasına, basın hürriyeti ile terör arasına çizgi çekilmediği takdirde demokrasi hayal, yalan olur." diye konuştu.

Bir milletvekilinin terörist cenazesine katılmasının, demokratik haklar ve milletvekilliği göreviyle bağdaşmadığını vurgulayan Bakan Ömer Çelik, bir partinin terör örgütünü kınamamasının, AİHM içtihatına göre suç olduğunu bildirdi. AB Bakanı Ömer Çelik, şöyle konuştu:

"Eğer biz sivil siyaset ile terör arasına bir çizgi çekemezsek, burada muğlak bir alan oluşturursak, gri bölge oluşturmaya kalkarsak... Önüme gazeteci diye getiriyor. Ben de buradaki köşe yazısını gösteriyorum: 'PKK terör örgütünün sadece Güneydoğu'da askerlerle savaşması yetmez, bu mücadalesini batı şehirlere taşıması gerekir.' Eğer buna herhangi bir Avrupa devletinde izin verilecek köşe yazısı diyorsanız, sizde böyle bir basın hürriyeti düzenlemesi varsa, bana bunu gösterin. O nedenle genel bir şekilde tutuklu gazeteciler, tutuklu şunlar, bunlar diyerek, genel başlıklar halinde değil, tek tek dosyalar halinde konuşuyoruz. İnsan Hakları Komiseri'nin sözleri seçmece alınıyor. Komiser bu eleştirileri yaptıktan sonra, 'Bu memorandumdaki hiçbir şey PKK'nın eylemlerini veya Güneydoğu'daki terör faaliyetlerini mazur gösteremez.' diyor. Türkiye'nin karşı karşıya olduğu terör tehdidinin büyük olduğu, terörün her türüyle mücadelenin Türkiye'nin hakkı ve görevi olduğu, aynı raporda belirtiliyor."

Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlük kavramlarını tek başına kullanmanın yetmeyeceğine değinen AB Bakanı Ömer Çelik, Almanya'daki ırkçı partinin adının Alternatif Parti, Hollanda ve Avusturya'daki ırkçı partilerinin adlarının Özgürlük Partisi olduğunu anımsattı. AB Bakanı Ömer Çelik, demokrasi, özgürlük denildiğinde bu kavramları doğru yerde, doğru siyasetlerle tanımlamaları gerektiğini vurguladı. 

AB Bakanı Ömer Çelik, "TBMM'de biri çıkıp, 'PKK terör  örgütü değildir' diyorsa, bu sivil siyasetle ilgili imkanların, terörü savunmak, terörün propagandasını yapmak üzere araçsallaştırılması anlamına gelir, meşru değildir. Demokrasinin bütün dünyadaki birinci maddesi, terörle mücadeledir. Terörle mücadelede net tutum içine girmezsek yanlış iş yaparız." diye konuştu.

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, geçen bir yıl içinde 2 fasıl açtıklarını, ancak açmak istediklerinin pek çoğunun Güney Kıbrıs'ın blokajı yüzünen ilerleyemediğine dikkati çekti. AB Bakanı Ömer Çelik, 2016 ilerleme raporunda, bu kadar engellemeye, siyasi çifte standarta rağmen 33 faslın 30'unda Türkiye'nin uyum düzeyinin iyi olduğunun söylediğini anımsattı.

Sık sık, "Türkiye bizden istisnai kriterler beklemesin" denildiğini belirten AB Bakanı Ömer Çelik, "Bizim de ifade ettiğimiz şudur; Türkiye sizden hiçbir şekilde fasıllar ve diğer konularda indirim beklemiyor. Ama söz konusu, Türkiye büyük bir stratejik güç olunca siz de bu kriterlere zam yapmayın. Biz indirim beklemiyoruz, siz de zam yapmayın." ifadesini kullandı.

-"Değerler Avrupası..."

Avrupa'da aşırı sağın yükselmesi halinde, Müslüman varlığının, soydaşların ırkçı ve faşistlerin saldırısıyla karşı karşıya kalması halinde bunun kendileri için iyi bir Avrupa tablosu olmayacağına işaret eden AB Bakanı Ömer Çelik, güvenlik ve ekonomi kriziyle karşı karşıya kalan Avrupa tablosunun, Türkiye'nin milli çıkarları açısından doğru bir Avrupa tablosu olmayacağını belirtti.

AB Bakanı Ömer Çelik, değerler Avrupasına tam üyelik için yollarında yürümeye devam ettiklerini dile getirerek, Sarkozy'nin, Le Pen'in, Wilders'in Avrupasını, Avusturya Dışişleri Bakanı'nın zihnindeki Avrupa'yı istemediklerini bildirdi. İstedikleri Avrupa'nın, gerçek demokratik değerlere dayanan bir Avrupa olduğunu aktaran AB Bakanı Ömer Çelik, mültecileri dışlayan, sınırlar ören, bunları engelleyen Avrupa'da Türkiye'nin işi olmadığını söyledi.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, sözlerini Nazım Hikmet'in, "Düşmezse düşmesin yakamızdan ölüm/Bizim üstümüze güneş doğacak gülüm/Gülüşüne bir kurşun sıksa da ölüm/Unutma ki umuda kurşun işlemez gülüm" dizeleriyle tamamlayarak, Türkiye'ye, TBMM'ye, milli iradeye kurşun işlemeyeceğini kaydetti. 

Kaynak: AA

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir