2008-02-05 AB Bülteni

Son Güncelleme: 07 Mart 2008

2008-02-05 AB Bülteni

Bülten No : 020                                                                                                                                                                    05 Şubat 2008


DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ



ABD BASINI:
Amerika'nın Sesi Radyosu:
"Claudia Roth: Türban Özgür İfadenin Simgesidir: "Türkiye'de üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması tartışması devam ederken, konu, AB ülkelerinde de son yıllarda sık sık gündeme geliyor. AKP ve MHP'nin türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına yönelik anayasa değişiklik teklifi, Almanya kamuoyu ve medyası tarafından çok yakından takip ediliyor. Medyadaki yorumların çoğunda söz konusu teklif, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde gerekli bir reform olarak nitelendirilirken, siyasetçilerden konuyla ilgili gelen açıklamalarında, türbanın serbest bırakılmasını destekleyenlerin ağırlığı hissediliyor. Nitekim, Birlik Partilerinin önde gelen isimlerinden Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, Türkiye'de türban konusunun Meclis tarafından çözülmesi gerektiğini savundu ve ‘Benim için insanlar hoşgörülü olduğu sürece nasıl giyindikleri hiç önemli değil' dedi. (...) ‘Çok sayıda kendine güvenen akıllı, modern, türbanlı kadın tanıyorum. Türbanı baskıyla değil, tamamen özgür iradeleriyle takıyorlar. Bu nedenle ister Türkiye'de, isterse Almanya'da olsun insanları başına taktıklarıyla değil, kafalarının içindekiler ile değerlendirmeliyiz. Benim için en önemlisi budur' şeklinde konuşuyor. (...)" (Nesrin Haneşkizade, 04/02)


ALMANYA BASINI:
Die Welt:
"Türk Siyasetinde Kadın Kotasından Yanayız":

" (...)

WERGİN: TÜSİAD'ın başındaki ilk kadın yöneticisiniz. İş arkadaşlarınızın sizinle çalışmaya alışmaları ne kadar sürdü?

YALÇINDAĞ: Çalışma arkadaşlarım beni daha önceden tanıyorlardı, sonuçta başkanlık görevini üstlenmemi onlar rica ettiler. Daha önce dört yıl yönetim kurulu üyesiydim. Türkiye'de kadınların yükselmesini engelleyen bir ‘cam tavan' (glass ceiling) yok.

(...)

WERGİN: Şayet AB Türkiye'ye kapıyı kapatacak olursa, Türkiye'deki değişim sürecinin sona ereceğine inanıyor musunuz? Bir başka deyişle: Türkiye kendisi için mi yoksa AB'nin hoşuna gitmek için mi reformlar yapıyor?

YALÇINDAĞ: Türkiye, katılım sürecinden siyasi, toplumsal ve ekonomik açıdan kendisini reforme ederek geçiyor. Bunu en başta kendisi için yapıyor. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayıp 100 yıldan beri Doğu'ya değil Batı'ya yön alıyor. Son 40 yıl içinde birleşmiş Avrupa'nın sadece Avrupa devletleri için değil, dünyanın geri kalan kesimi için de iyi olduğuna inandık. Bu, tarihi çağımızın medeniyet projesidir. Aynı değerleri paylaştığımız için Avrupa'ya Türkiye'de verilen destek yüzde 70-75'lerdeydi, ki bu, aday ülkeler arasında en yüksek orandı. Ne yazık ki bu destek, öncelikle Sarkozy ve Alman CDU'sunun tutumu yüzünden azaldı.

WERGİN: Türkiye'nin katılımına karşı görüş bildirdikleri için mi?

YALÇINDAĞ: Evet, burada bir tepki söz konusudur. Ben de medya alanında çalışıyorum ve bu yüzden desteğin çok kolayca yeniden yükselebileceğini biliyorum. Bu, Avrupalı dostlarımıza bağlı. Türklerin üyeliği aleyhindeki sert yorumlar, Türk kamuoyunu güçlü bir şekilde etkiliyor." (Clemens Wergin- TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ Mülakatı, 04/02)

Frankfurter Neue Presse: "Erdoğan, Protestoların Ardından Başörtüsü Nedeniyle Bölünme Uyarısında Bulundu": "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üniversitelerdeki başörtüsü yasağının gevşetilmesine karşı yapılan protesto gösterileri sonrası bir açıklama yaparak, karşıtlarını, ülkeyi bölmekle suçladı.(...) Dışişleri Bakanı Ali Babacan cumartesi yaptığı açıklamada, yasağın yumuşatılmasına ülkesinin AB üyeliğini gerekçe gösterdi. Babacan, Türkiye'nin, ancak siyasi reformları hayata geçirerek AB üyesi olabileceğini söylerken, hükümetin kişilere daha fazla özgürlük tanımasıyla gerçek bir demokrasinin olabileceğine vurgu yaptı. AB, Türkiye'den düşünce özgürlüğüne izin vermesi ve azınlıklara daha fazla hak tanıması talebinde bulunmuştu. AB, başörtüsü sorununa yönelik kesin bir öneride bulunmamıştı.(...)" (RTR Rumuzlu, 04/01)

AVUSTURYA BASINI:
Neue Zürcher Zeıtung:
"Türkiye'de Başörtüsü Reformu Nedeniyle Protestolar": "Başbakan Erdoğan, başörtüsü yasağının gevşetilmesi planlarına karşı yapılan kitlesel gösterilerin ardından karşıtlarını ülkeyi bölmekle suçladı. (...) Dışişleri Bakanı Ali Babacan, yasağın gevşetilmesinin nedenini ülkenin AB üyeliği gayretlerine bağladı. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olması için siyasi reformlar yapması gerektiğini belirten Babacan, bu nedenle hükümetin ülkenin "birinci sınıf demokrasisi" olması için insanlara daha fazla özgürlük sağlamak istediğini ifade etti. AB Türkiye'den daha fazla ifade özgürlüğü sağlamasını ve azınlıklara daha fazla hak tanımasını istedi.(...)" (04/02)


İRAN BASINI:
Resalet:
"Elysee Sarayı Ankara Karşısında": "Türk yetkililer AB üyeliği için çabalarını sürdürürken ve bunu ülkenin dış politikasının büyük hedeflerinden biri olarak kabul ederken, Merkel ve Sarkozy, Ankara'nın Birliğe üyeliğine hala muhalifler. Bu konu, AKP'nin, Fransa Cumhurbaşkanı ve Almanya Başbakanından hoşnutsuzluğuna neden oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy yaptığı açıklamada, Türkiye ile dost olmak istediğini, Türkiye'nin AB'de yeri olmadığını söylediğinde sadece Türkiye'nin küçük Asya'da olduğunu kastettiğini, Türkiye'nin AB ile imtiyazlı ortaklıktan yararlanması gerektiğini, AB'nin üyesi olmayan ülkeleri düşünmeden önce üyesi olan ülkeleri düşünmesi gerektiğini açıkça belirtti. Bütün komşu ülkelerin AB'ye kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Sarkozy, AB'nin sınırsız genişlemesiyle Avrupa siyasetinin öleceğini kaydetti. Fransa'nın iktidar partisi Halk Hareketi Birliği Partisinin Avrupa konulu toplantısına onur konuğu olarak katılan Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye'nin AB üyeliğine bir kez daha karşı çıktığını açıklayarak, Almanya iktidar partisi ile Fransa iktidar partisinin bu konuda hemfikir olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu: ‘Her iki parti de Türkiye'ye tam üyelik değil, imtiyazlı ortaklık teklifi götürmek istiyor.'(...)" (Nesrin Haneşkizade, 04/02)


MISIR BASINI:
El-Ahram:
"Yaşar Yakış": "Yaşar Yakış'ın, geçen yüzyılın sonunda, ülkesinin büyükelçisi olarak dört yıl kaldıktan sonra ayrıldığı Mısır'a bu son gelişi değildi. Yakış'ın, üçüncü milenyumun başında İKÖ Genel Sekreterliği makamı yarışına katılma hazırlığı içinde desteğini almak amacıyla Kahire'yi ziyaret etmesi kaçınılmazdı. Yakış, önce Şam ve ardından Suudi Arabistan'da büyükelçilik görevinde bulunduğundan bu makama gelebileceğine güveniyordu. Ne var ki, ülkesinin çıkarları bu yarışın bırakılmasını öngörüyordu. Ancak Türkiye, bu kez Ekmeleddin İhsanoğlu yoluyla geri gelecekti. Yaşar Yakış, AKP'nin yükselişiyle bu partide aktif bir üye olarak, kısa süren Abdullah Gül hükümetinde Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturdu. Ama, sevmeyenleri çok geçmeden hakkında dedikodular ortaya attı. Fakat, çalışmaktan pes etmeyen bu adam, koltuğu aşarak, TBMM'de seçilmiş ve ülkesinin AB dosyasından sorumlu bir milletvekili olarak kalmayı başardı. (...) Tabiatıyla, Yakış ile sohbet, ekonomiyle sınırlı olmadı. Sohbetin, birçok soruna ve özellikle ülkesinin Avrupa ile geleceğine ilişkin konulara da uzaması kaçınılmazdı. Fakat, bir diplomat olan Yakış, Türkiye'ye AB içinde tam üyelik yerine imtiyazlı bir ortaklık vermeyi tasarlayan ve Almanya'dan destek alan Fransız Sarkozy'nin girişimine ilişkin yorum yapmaya yanaşmayarak, ülkesinin AB'ye katılım için istenilen kriterlere uyum sağlamayı sürdürdüğünü ve hiçbir şekilde ikinci sınıf muameleye razı olmayacağını vurgulamakla yetindi.
AB'den, Arapça konuşan dünyaya gelindiğinde ülkesinde çeviri alanında çalışanların yaklaşımına şaşıran Yakış: ‘Arap edebiyatını, Türkçe'ye neden İngilizce ve Fransızca üzerinden çeviriyorlar? Aslında, bu eserler Arapça'dan Türkçe'ye, doğrudan çevrilmelidir' dedi." (Seyyit Abdülmecit, 04/02)


YUNANİSTAN BASINI:
Kathimerini "K" Dergisi:
"John Sarbanis: Amerikan Politikasının 'Ağır' Yunan İsmi" :
"PALEOLOGOS: Türkiye'nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin başarılı olması ne kadar önemlidir?

SARBANİS: Başarılı olması önemli, ancak önemli konularda uzlaşma sağlanmaması ön şart oluşturmalı. Kıbrıs bunun bir örneğidir. Ne yazık ki Türkiye AB üyeliğini engelleyen bazı konularda tutum değiştirmeye hazır olmadığını gösteriyor. insan hakları, Patrikhane'nin statüsü, Kıbrıs'ın tanınması gibi konuların ön plana çıkarılması yasaldır. Özellikle Bush yönetimi altında Türkiye'nin her istediğini kabul ettirmeyi başardığı birçok açıdan belli oluyor. Bu da elbette Irak'ta uyguladığımız politikaların etkilerinden birisidir. Irak'ta Türkiye'nin işbirliğine ihtiyacımız olduğu için diğer bazı kritik konularda Ankara'ya baskı uygulayamıyoruz. Bunun en son örneği Ermeni soykırımıyla ilgili Temsilciler Meclisi tarafından alınan karardı. Söz konusu kararın 200'den fazla raportörü vardı, Komisyondan geçti ve Genel Kurula getirilmeye hazırdı. Bunun üzerine Türkiye yoğun bir şekilde şikayetlere başladı, Başkan Kongre üyelerine baskı uyguladı, sonuç olarak karar geri çekildi. (...)
(...)

PALEOLOGOS: Türkiye'nin AB üyeliği sizce "medeniyetler çatışmasının" yatıştırılmasına yönelik çabalarda önemli bir rol oynayabilir mi?

SARBANİS: Türkiye çok önemli bir jeostratejik bölgede ABD'nin önemli bir müttefikidir ve Batı ile iyi ilişkileri olan bir Müslüman ülke olması onu daha da önemli kılıyor. Bence ABD, Ankara yönünde biraz daha sert bir tutum benimsemiş olsaydı Türkiye'nin yararına olurdu. Kıbrıs, Patrikhane ve Ermeni soykırımı gibi konularda gösterdiği haysiyetsizlik nedeniyle ülkenin sabote edilen imajını yükseltecekti. (...)"(Yannis Paleologos- ABD Milletvekili John Sarbanis Mülakatı, 04/02)

Yunanistan Radyo-TV Kurumu: "Simitis'in AB İle Türkiye Arasında Özel İlişki Konusundaki Açıklamasına PASOK Tepki Gösterdi": "Eski Başbakan Kostas Simitis, dün Cambridge Üniversitesinin Uluslararası Yönetim ve İşletmeler Merkezinde yaptığı konuşmada, PASOK'un Türkiye'nin Avrupalaşma süreci konusundaki görüşünden farklı görüş dile getirdi. Simitis, Almanya ve Avusturya'nın desteklediği gibi, AB ile Türkiye arasında özel bir ilişkiden yana tavır koydu. Simitis, konuşması sona erdikten sonra bir soruya cevaben yaptığı açıklamada şöyle dedi: ‘Yunanistan'ın, Türkiye'nin AB'ye üye olmasından yarar sağlayacağını düşünüyorum. Daha fazla bir istikrar ve daha iyi bir işbirliği olacak, ekonomik ilişkilerimiz daha fazla gelişecek. Yunanistan için beklentiler olumlu. Şu anda Yunanistan ile Türkiye arasındaki ilişkiler iyi görünüyor. Esasında her zaman bir gerginlik var. Türkiye AB üyesi olursa bu zorlukları aşabilecek miyiz? Diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye konusunda ciddi sorunları var. Birkaç yıl sonra Türkiye'nin nüfusu 100 milyonu bulacak. Nüfus olarak AB'nin en büyük ülkesi olacak ve haliyle AB Konseyi'nde daha fazla oya sahip olacak. AB ülkeleri bu özel durumu kabul etmeyecektir. Bundan başka, kültür ve göç sorunları da var.Bu yüzden, Avrupa ile Türkiye arasında bir özel ilişkiler çerçevesi olması gerektiğini düşünüyorum. Almanya ile Avusturya siyasi liderleri de bu görüşte. Türkiye AB üyesi olursa, sorunlara çözüm bulunması da zor olacak. Bana göre en iyi yol, Türkiye ile bir özel ilişkiler çerçevesi olmasıdır ve bu özel ilişkiler vasıtasıyla Yunanistan da Güneydoğu Avrupa'da bazı sorunlarına çözüm bulur.' (...)" (04/02)

 

NOT: Bu bülten, 04 Şubat 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir