Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN MÜZAKERE TRAFİĞİ...
-ERDOĞAN, MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİNİN ONAYLANMASI
PAZARLIKLARI SIRASINDA İNGİLTERE BAŞBAKANI BLAİR,
İTALYA BAŞBAKANI BERLUSCONİ, ALMANYA BAŞBAKANI
SCHÖREDER VE AB KOMİSYONU BAŞKANI BAROSSO İLE GÖRÜŞTÜ
-YÜRÜTÜLEN PAZARLIKLARDA ZAMAN ZAMAN ''BURAYA KADARMIŞ''
NOKTASINA GELİNDİĞİ İFADE EDİLDİ
-AB İLE YÜRÜTÜLEN GÖRÜŞMELERDE TEKNİK DEĞERLENDİRMELERİ
DIŞİŞLERİ BÜROKRASİSİNİN YAPTIĞI, SİYASİ KARARI İSE
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN VERDİĞİ ÖĞRENİLDİ
ANKARA (A.A)- 04.10.2005 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onaylanması pazarlıkları sırasında
İngiltere Başbakanı Blair, İtalya Başbakanı Berlusconi, Almanya
Başbakanı Schöreder ve AB Komisyonu Başkanı Barosso ile görüştüğü
bildirildi.
Edinilen bilgilere göre, Müzakere Çerçeve Belgesi'nin
onaylanmasıyla ilgili Türkiye ile AB arasında oldukça çetin
pazarlıklar yaşandı.
Lüksembourg'daki AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nı Başbakan
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde bakanlar, parti yöneticileri ve
Dışişleri Bakanlığı bürokratları ile takip etti.
Belgenin onaylanması konusunda yürütülen görüşmelerde teknik
değerlendirmelerin Dışişleri bürokrasisi tarafından yapıldığı, siyasi
kararın ise Başbakan Erdoğan tarafından verildiği öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, Erdoğan'ı ilk olarak ABD Dışişleri Bakanı
Condolezza Rice aradı. Rice'ın, Başbakan Erdoğan'a 3 Ekim
müzakerelerinin başlaması konusunda ABD'nin desteğini güçlü bir
şekilde ilettiği bildirildi. Başbakan Erdoğan'ın da Rice'a AB ile
yürütülen görüşmelerde yaşanan gelişmeleri ve tıkanma noktalarını
anlattığı ve 17 Aralık'taki zirvede verilen sözlerin yerine
getirilmesini konusunda Türkiye'nin kararlı olduğunu ve yeni bir adım
atmayacaklarını söylediği ifade edildi. Erdoğan, daha sonra Almanya
Başbakanı Gerhard Schröder ve İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ile
telefonda görüştü. Özellikle, ''Müzakerelerin nihai hedefinin tam
üyelik'' olduğu vurgusunun Berlusconi'nin gayreti sonucunda metinde
yer aldığı ve bu vurgunun saat 18.00'de kesinlik kazandığı öğrenildi.
Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onaylanmasında ayrıca BM Genel
Sekreteri Kofi Annan'ın da yaptığı görüşmelerle desteği olduğu ifade
edildi.
Saat 18.00'den sonraki görüşmelerde ise eski metindeki beşinci,
yeni metinde ise yedinci maddenin, hukuki güvencenin ve metinin
başlığının ele alındığı bildirildi. Uluslararası örgütlerle ilgili
maddede Türkiye'nin uluslararası örgütlerdeki kazanımlarıyla ilgili
taleplerinin karşılanması istendi. Edinilen bilgilere göre bu madde
Türkiye'nin istediği gibi düzenlenmeseydi Müzakere Çerçeve Belgesi
onaylanmayacaktı.
Başbakan Erdoğan'ın uzlaşmanın ardından yazılı bir güvence
istediği ve AB'nin bunu kabul ettiği ancak metnin ismi konusundaki
uzlaşmanın giderilmesi için saatlerce görüşüldüğü ifade edildi.
AB'nin ''Başkanlık Deklarasyonu'' olarak yayınlamak istediği
metine Türkiye'nin karşı çıktığı ve daha güçlü bir başlık istediği
kaydedilirken, ''Konsey Adına Başkanlık Deklarasyonu'' başlığının ise
Başbakan Erdoğan'ın karşı çıktığı ve ''Bunu bu şekilde kabul
etmeyeceğiz'' dediği öğrenildi.
Görüşmelerin tıkanması üzerine devreye İngiltere Başbakanı Tony
Blair'in Başbakan Erdoğan ile telefon görüşmesi yaptığı bildirildi.
Erdoğan'ın görüşmede Blair'e, ''Biz daha güçlü bir deklarasyon
bekliyorduk. Beklentilerimiz karşılanmazsa bu iş burada biter'' dediği
öğrenildi.
Başbakan Erdoğan'ın AB Konseyi'nin muvafakatını isteyen talebi bu
görüşmenin ardından kabul edildi. Ancak Başbakan Erdoğan yazılı bir
güvence istedi.
Bu arada AB Komisyonu Başkanı Hose Manuel Barosso, Başbakan
Erdoğan'ı arayarak, ''Dışişleri Bakanı Gül ne zaman yola çıkacak?''
diye sordu. Başbakan Erdoğan ise güvence metni gelmeden Bakan Gül'ün
yola çıkmayacağını söyledi.
Daha sonra yazılı metin geldi ve AK Parti Genel Merkezi'nde bir
sevinç havası yaşandı. Yazılı metnin gelmesinin ardından Başbakan
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i, Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı
arayarak gelişmelerle ilgili bilgi verdiler ve AB ile uzlaşmaya
varıldığını bildirdiler.
Bakan Gül, orada bulunanlarla tek tek tokalaşarak Lüksembourg'a
gitmek üzere AK Parti Genel Merkezi'nden ayrıldı.
Öte yandan yürütülen pazarlıklarda zaman zaman ''buraya kadarmış''
noktasına gelindiği de ifade edildi.
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞU FITCH:
-''TÜRKİYE İLE AB ARASINDA MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI
ÜLKE NOTU BEKLENTİLERİNİ DESTEKLER NİTELİKTE''
-''AB'YE KATILIM SÜRECİ EN AZ ÜYELİK KADAR VEYA
DAHA FAZLA ÖNEMLİ''
ANKARA/LONDRA (A.A) - 04.10.2005 - Dünyanın önde gelen kredi
derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) giriş
müzakerelerine başlamasının ülke notu beklentilerini destekler
nitelikte olduğunu bildirdi.
Fitch tarafından yapılan açıklamada, AB müzakerelerinin
başlamasının, siyasi istikrara ve gelecekte politika disiplinine
cesaret vereceği ve piyasanın güvenini artıracağından Türkiye'nin
kredi notunun görünüşünü destekler nitelikte olduğu belirtildi.
Fitch Türkiye Analisti Nick Eisinger yaptığı açıklamada
''AB'ye katılım görüşmelerinin başlaması ile devam eden IMF programı,
aralarında özelleştirme ve mali disiplinin de olduğu ekonomik
reformların devamı için güçlü bir çatı görevi görüyor'' dedi.
Açıklamada, AB'ye katılım sürecinin en az üyelik kadar veya daha
fazla önemli olduğu vurgulandı.
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞU FITCH: (2)
''MÜZAKERELER, TÜRKİYE EKONOMİSİNDE DAHA BÜYÜK
YAPISAL DÖNÜŞÜMLERE YOL AÇACAK''
-''MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI KISA VADEDE KAMU MALİYESİNİ
GÜÇLENDİRECEK VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİ OLASI ŞOKLARA
KARŞI DAHA DAYANIKLI KILACAK''
ANKARA (A.A) - 04.10.2005 - Uluslararası kredi derecelendirme
kuruluşu Fitch, tam üyelik müzakerelerinin Türkiye ekonomisinde daha
büyük yapısal dönüşümlere yol açacağını bildirdi.
Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin yıllar alabilecek çetin ve
sancılı müzakereler gerektirecek olmasının, kendi başına kaygı verici
bir durum olmadığı vurgulanan açıklamada, bununla birlikte bu durumun,
müzakere sürecinin kendisine, tam üyelik kadar (ya da daha fazla) önem
kazandırdığına işaret edildi.
Fitch'in açıklamasında, AB'nin üyelik koşullarının zorlayıcı
hükümler getirdiği belirtilerek, bunun Türkiye ekonomisinde,
liberalizasyon ve özelleştirmenin hız kazanmasıyla yabancı sermaye
akışını teşvik edecek daha büyük yapısal dönüşümler getireceği ifade
edildi.
-KISA VADE-
Fitch, AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlatılma kararının kısa
vadede de olumlu sonuçlarının görüleceğini belirtti.
Kuruluşun açıklamasında, müzakerelerin başlamasının piyasa
güvenini artıracağı, Türkiye'nin büyük dış açığını finanse etmesine
olanak vereceği ve döviz kurunu destekleyeceği kaydedildi.
Açıklamada, bu durumun, enflasyonla mücadelede olumlu etkilerinin
olacağı ve Merkez Bankası'na faiz oranlarını azaltma olanağı
kazandıracağına, bunun da kamu maliyesini güçlendireceğine ve kamu
borç ödemelerinin maliyetini hafifleteceğine dikkat çekildi.
Açıklamada, enflasyonsuzlaştırmanın ayrıca, hükümete daha uzun
vadeli iç borçlanma imkanı sağlayarak borç yönetiminde kaydedilen
ilerlemeleri destekleyeceği ve kamu maliyesini güçlendireceği
vurgulandı.
Türkiye'nin kamu açığının 2005 yılında Gayri Safi Yurtiçi
Hasılası'nın (GSYİH) yüzde 4.3'üne, genel kamu borçlarının da
GSYİH'sinin yüzde 70'inin biraz altına ineceği tahmininde bulunan
Fitch, bu durumun Türkiye ekonomisini faiz oranlarından ve döviz
kurlarından kaynaklanabilecek olası şoklara karşı yakın geçmişe göre
daha dayanıklı kılacağını vurguladı.
AB KOMİSYONU TÜRKİYE DELEGASYONU BAŞKANI
KRETSCHMER, BASIN MENSUPLARINA RESEPSİYON VERDİ (1)
-KRETSCHMER: ''TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE BİR DÖNÜM
NOKTASINA ULAŞTIK''
-İNGİLTERE BÜYÜKELÇİSİ WESTMACOTT: ''DÜN GECE LÜKSEMBURG'DA
ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIM ATILDI''
(FOTOĞRAFLI)
ANKARA (A.A) - 04.10.2005 - AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu
Başkanı Hansjörg Kretschmer, Türkiye'nin AB ile tam üyelik
müzakerelerine resmen başlamasıyla Türkiye-AB ilişkilerinde bir dönüm
noktasına ulaşıldığını söyledi.
Basın mensuplarına evinde verdiği resepsiyonda, İngiltere'nin
Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott ile kameraların karşısına geçen
Kretschmer, bu sabah erken saatlerde hem AB'de hem Türkiye'de çok
büyük bir rahatlama ve mutluluk yaşandığını belirtti.
''Ben herkesin kullandığı tabiri, bunun 'tarihi bir adım olduğu'
tabirini kullanmak istemiyorum, ancak öyle... Gerçekten de Türkiye-AB
ilişkilerinde bir dönüm noktasına ulaştık'' dedi.
Kretschmer, 3 yıl önce Türkiye ve AB ilişkileri hakkında
konuşulanlarla bugün konuşulanlar kıyaslandığında ortaya gün ve gece
kadar farklı iki tablo çıkacağını belirterek, şunları söyledi:
''2002 yazında AB'de genel olarak tartışılan konu, Türkiye'ye tarih
verilip verilmeyeceğiydi ve genel olarak söylenen de tarih verilmemesi
gerektiğiydi. Dün geceye baktığımızda da Türkiye'nin tam üyelik
müzakerelerinin resmen başlatıldığını görüyoruz. Kesinlikle şu anki
hükümet son 3 yılda başardıklarından dolayı büyük bir takdiri hak
ediyor''
-''TÜRKİYE, AB HALKININ AKLINI VE GÖNLÜNÜ KAZANMALIDIR''-
Türkiye'nin yolunun uzun ve zorlu olduğunu belirten Kretschmer,
''Katılımın otomatik ya da garanti edilmiş bir sonuç olmadığını, ancak
Türkiye'ye bunun adil bir süreç olacağını garanti edebileceğini''
söyledi.
Kretschmer, Türkiye'ye tüm aday ülkelere uygulanmış kriterlerin
aynısının uygulanacağını, aynı zamanda AB'nin ve Türkiye'nin
birbirleri hakkında daha fazla şey öğrenmesinin gerektiğini
belirterek, bu çerçevede başlatılan ''sivil toplum diyalogu''na
değindi.
Bu çerçevede medyaya çağrıda bulunan Kretschmer, ''Hem AB'de hem
Türkiye'de medyaya büyük sorumluluk düştüğünü'' belirtti ve ''Türkiye,
AB halkının aklını ve gönlünü kazanmalıdır. Sonuçta Türkiye'nin
katılımına karar verecek olan AB halkıdır. Türkiye, reform sürecinde
ne kadar yol katederse kamuoyunun Türkiye hakkındaki olumlu
düşünceleri de o ölçüde artacaktır'' diye konuştu.
Türkiye'nin bu süreçte başarılı olmasının hem AB'nin hem de
Türkiye'nin menfaatine olacağını ifade eden Kretschmer, ''Türkiye
inanılmaz potansiyele sahip çok büyük bir ülke. Türkiye'nin iyi
yönetilmesi ve AB kriterlerinin yerine getirilmesi Türk
vatandaşlarının da lehine olacaktır. İnanıyorum ki, müzakerelerin
başlatılması, Türkiye'deki reform yanlıları için bir teşvik
olacaktır.''
-''İNGİLTERE YARDIMDA BULUNMAYA DEVAM EDECEK''-
İngiltere Büyükelçisi Westmacott da yaptığı konuşmada dün gece
Lüksemburg'da çok önemli bir adım atıldığını belirterek,
''Meslektaşlarımın ve oradaki bakanların bana ilettiğine göre Sayın
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül geldiğinde, ortamda bir elektrik bir söz
konusuymuş. Çünkü orada AB'nin ve Türkiye'nin geleceğine dair son
derece önemli bir karar alınacaktı'' dedi.
Müzakerelerin başlatılmasının AB'nin dönem başkanlığını yapan
İngiltere açısından gerçekten büyük bir başarı olduğunu belirten
Westmacott, bu süreçte İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw'un,
Brüksel'deki İngiliz delegasyonunun ve Türk yetkililerin olağanüstü
çabasının takdire değer olduğunu söyledi.
Westmacott, ''Dün geceki görüşmeler, resmi olarak Türkiye ve AB
arasında değildi. Her ne kadar bu görüşmeler, Türkiye ile 25 üye
devlet arasında yapılsa da arkamdaki panoda yazıldığı gibi 'AB ve
Türkiye birlikte çalışıyoruz'. Gerçekten de son hafta olan buydu''
dedi.
Gelecek yıllarda Türkiye'nin AB müktesebatını iç hukukuna
aktarmasının yanı sıra AB halkını kazanmasının da çok önemli olduğuna
değinen Westmacott, ''Zannediyorum bakanlar da bunun farkında.
Türkiye'deki Ermeni konferansının ikinci kere iptal edilmesinin
ardından Dışişleri Bakanı Gül, New York'ta bir açıklama yapmıştı. Ve
'Kendini bu kadar iyi bir şekilde topuktan vuran bir halk yoktur'
demişti'' diye konuştu.
Türkiye için başlayan ciddi ve zorlu süreçte, AB dönem başkanı
İngiltere'nin elinden gelen yardımda bulunmaya devam edeceğini
belirten Westmacott, AB-Türkiye ilişkilerinin doğasının değiştiğini,
Türkiye'nin artık yalnızca bir aday ülke değil, müzakerelerin
yürütüldüğü bir ülke olduğunu kaydetti.
AB KOMİSYONU TÜRKİYE DELEGASYONU BAŞKANI
KRETSCHMER, BASIN MENSUPLARINA RESEPSİYON VERDİ (2)
-WESTMACOTT:''KİMSENİN MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİNİN
7. MADDESİYLE İLGİLİ DEKLARASYONUN GEÇERLİLİĞİNDEN
ŞÜPHE DUYMASINA GEREK YOK''
(FOTOĞRAFLI)
ANKARA (A.A) - 04.10.2005 - İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Peter
Westmacott, ''Müzakere çerçeve belgesinin 7. maddesiyle ilgili olarak
İngiltere tarafından hazırlanan ve AB Konseyi'nin onayına sunulan
deklarasyonun geçerliliğinden kimsenin şüphe duymasına gerek
olmadığını'' söyledi.
AB Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer ve
İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Peter Westmacott, resepsiyonda basın
mensuplarının sorularını yanıtladılar.
Westmacott, bir gazetecinin ''Müzakere çerçeve belgesinin (ilk
metinde 5. madde olarak geçen, 'AB üyesi bir ülkenin herhangi bir
uluslararası kuruluşa üyelik talebi durumunda Türkiye'nin veto hakkını
kullanmaması' mesajını veren) 7. maddesine ilişkin deklarasyonun AB
müktesebatına dahil olup olmadığına'' ilişkin sorusunu şöyle
yanıtladı:
''Deklarasyon elbette Türkiye'nin benimsemesi gereken AB
mevzuatının bir parçası değil. Biz bu kısa deklarasyona, 'Konsey'in de
onayıyla hazırlanan bir dönem başkanlığı açıklaması' diyoruz. Dün
akşam Konsey'in sekreteryası, Türkiye ile müzakerelerin açılmasına
dair bütün resmi evrakları dışişleri bakanlarına gönderdi. Bunlar
arasında müzakere çerçeve belgesi, uygulamaya yönelik bazı dokümanlar
ve açılış açıklaması bulunuyor. Dışişleri bakanlarından tüm diğer
evraklarla birlikte, bu açıklamayı da onaylamaları istendi.
Dolayısıyla bu deklarasyon, Konsey onayı ile hazırlandı, 25 üye devlet
tarafından da onaylandı. O yüzden, kimsenin deklarasyonun geçerliliği
ile ilgili şüphe duymasına gerek yok.''
Türkiye'nin müzakere heyetine tavsiyeleri olup olmadığının
sorulması üzerine Westmacott, Türkiye'nin müzakere heyetinin başında
''son derece iyi tanınan ve yetenekli olduğu bilinen'' Devlet Bakanı
Ali Babacan'ın bulunmasından büyük memnuniyet duyduklarını, bu heyetin
Dışişleri Bakanı Gül'ün gözetiminde olacağını ve müzakereleri
yürütecek heyetle ile ilgili ayrıntıları beklediklerini kaydetti.
-MÜZAKERE SÜRECİ-
Hansjörg Kretschmer, müzakere sürecinde açılacak başlıklara
ilişkin bir soru üzerine, Komisyon'un planına göre başlıklarla ilgili
müzakereler başlamadan önce tarama sürecinin olacağını anlattı.
Kretschmer, ''Tarama sürecinin sonunda, eğer belli başlıklarla
ilgili olarak ya da belli bir alanda Türkiye'nin yeterli bir düzeye
geldiğine kanaat getirilirse o zaman Komisyon o alanla ilgili ortak
pozisyon belirleyen bir taslak rapor oluşturacak ve bunun üye
devletlerce onaylanması durumunda o bölümle ilgili müzakereler
başlayacak'' dedi.
MÜZAKERELERİN BAŞLAMASININ YANKILARI...
-TÜRKİYE ERMENİLERİ PATRİĞİ MESROB II, HÜKÜMETİ KUTLADI
-MESROB II: ''BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU MÜSLÜMAN OLAN TÜRKİYE'NİN
AB'YE GİRMESİ, DÜNYA BARIŞI AÇISINDAN YAŞAMSAL DEĞERDE''
İSTANBUL (A.A) - 05.10.2005 - Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II,
Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması
dolayısıyla hükümeti kutladı.
Türkiye Ermenileri Patrikliği Basın Sözcüsü Luiz Bakar, yaptığı
yazılı açıklamada, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II'nin, Başbakan
Recep Tayip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Ali Babacan ile Başbakanlık Avrupa Birliği Genel
Sekreteri Büyükelçi Emin Murat Sungar'a gönderdiği mesajlarla, 59.
Hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı camiasını AB-Türkiye müzakerelerinin
resmen başlaması vesilesiyle tebrik ettiğini bildirdi.
Açıklamada, şöyle denildi:
''Bu başarının 'azim, sebat ve kararlılık' sayesinde
gerçekleştiğinin altını çizen Patrik, 3 Ekim ile girilen sürecin
ülkeye ve tüm yurttaşlara hayırlı olması ve mümkün olan en kısa
zamanda Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak girme hamlesini
gerçekleştirebilmesi için dua ettiğini söyledi.
Büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'nin AB'ye girmesinin, dünya
barışı açısından yaşamsal değerde olduğunu belirten Patrik,
Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin bu açıdan sadece Türkiye ve Avrupa için
değil, dünya barışı ve uygarlıklar arası uzlaşma ve diyalog için de
kaçırılmaması gereken bir şans olduğunun altını çizdi.
Bugüne kadar olduğu gibi, kimi çevrelerin dışlayıcı ve kuşkucu
tutumuna rağmen, Türkiye'nin zorlu müzakere sürecinden de başarıyla
çıkacağını umut ettiğini ifade eden Patrik, 'genç kuşakların yarınları
için bu büyük bir müjdedir' dedi.''
CHP GENEL BAŞKANI BAYKAL:
-''TÜRKİYE'NİN AB İLE TAM ÜYELİK İLİŞKİSİ İÇERİSİNE GİRMESİ
KİMSEYİ BİZİM KADAR MUTLU ETMEZ. AMA BU MÜZAKERE ÇERÇEVESİNİN
BİZİ ORAYA GÖTÜRMEYECEĞİ GÖRÜLÜYOR. KRAL ÇIPLAK...''
-''TBMM DEVRE DIŞI. GÜL'ÜN YAPACAĞI BİLGİLENDİRMEYLE
DE DEVRE İÇİNE GİRMEYECEK''
-''BU KADAR TARİHİ, ÖNEMLİ BİR KONU BU KADAR LAUBALİ
GÖTÜRÜLEBİLİR''
ANKARA (A.A) - 05.10.2005 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,
''Türkiye'nin AB ile tam üyelik ilişkisi içerisine girmesi kimseyi
bizim kadar mutlu etmez. Ama bu müzakere çerçevesinin bizi oraya
götürmeyeceği görülüyor. Kral çıplak...'' dedi.
Baykal, parti genel merkezinde İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı
Tanıl Küçük ve beraberindeki heyeti kabul etti.
-SORULAR-
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün bugün TBMM'de
bilgilendirme yapmasıyla ilgili bir soru üzerine, çok önemli bir süreçte
Parlamento'nun tamamen devre dışı kaldığını savundu.
''Ana muhalefet olarak biz de Dışişleri Bakanlığı bürokratları da
devre dışı kaldı'' diyen Baykal, ''Türkiye'nin en önemli konuları bir
siyasi parti genel merkezinde büyükelçilerle görüşülüyor. Bu
görüşmelere Dışişleri Bakanlığını diplomatlarından hiçbirisi
katılmıyor, tutanak tutulmuyor. Parti genel merkezinin laubali
ortamında devletin tutanakları, bürokratları olmadan, ciddiyet
bulunmadan bu konular ele alınmıştır'' dedi.
TBMM'nin ''devre dışı'' olduğunu, Dışişleri Bakanı Gül'ün bugün
yapacağı bilgilendirmeyle de ''devre içine'' girmeyeceğini savunan
Baykal, ''Bugün Parlamento'yu bilgilendirecekler. Dostlar
alışverişinde görsün.'' dedi.
Baykal, ''Başbakan, AKP Genel Merkezi'nde al gülüm ver gülüm
anlayışıyla Türkiye'nin geleceğini çerçeveye oturtuyor'' diye konuştu.
Bu çerçevenin belgesinin içeriğinden kimsenin haberi olmadığını ifade
eden Baykal, ''Bu kadar tarihi, önemli bir konu bu kadar laubali
götürülebilir'' diye konuştu.
-İSTİKAMET TAM ÜYELİK DEĞİL-
Türkiye'nin geldiği noktanın ''17 Aralık'tan daha geri'' olduğunu
savunan Baykal, şöyle konuştu:
''Bunun da mı bayramını yapacağız? 17 Aralık'ın bayramını
yapmamamız gerektiğini öğrenmiştik daha evvel. Bugünkü gidiş tam
üyeliğe doğru değildir.
Türkiye'nin AB'ye tam üye talebini kararlılıkla, cesaretle ortaya
koyan yöneticiler çıkacaktır. Bugün çerçeve neyi öngörürse görsün, bu
böyle olacaktır. Bizi götürdükleri istikamet tam üyelik değildir.
Aldatmacadır.
Bugün 'hayır bunu kabul etmem' diyebilecek özgüvene sahip bir
iktidar Türkiye'de yok diye, AB'nin Türkiye'nin uzun vadeli
çıkarlarını yok sayması mümkün olamaz.''
Baykal, bir gazetecinin ''Sizin eleştirilerinize yönelik
eleştiriler de var'' sözleri üzerine, şunları söyledi:
''Türkiye'nin AB ile tam üyelik ilişkisi içerisine girmesi kimseyi
bizim kadar mutlu etmez. Ama bu müzakere çerçevesinin bizi oraya
götürmeyeceği görülüyor. Kral çıplak...
Biz de mi aynı şarkıları söyleyelim, aldatma korosuna katılalım.
Bizim görevimiz gerçeği söylemek. Ama bize 'kıskanıyorlar; memnun
olmuyorlar' diyorlar. Bunlar doğru değil. Biz, Türkiye kazansın
istiyoruz. Birileri, oyunu bozmayın, avunuverin diyor. Ekonomi,
siyaset için iyi olur, 15 yıl sonrasının derdini tutmak sana mı düştü
diyorlar. Bizim devlet yönetimi anlayışımız bu değil.''
3 Ekim görüşmelerinde 17 Aralık'tan daha fazla metin sansürü ile
karşı karşı kalındığını söyleyen Baykal, ''Belgede özel statü
yazdırmadın ama bu zaten özel statü ilişkisine giriyor. Bunun üzerine
etiketi koydurmadık diye ilişkinin türü değişmiyor. Bu, özel statü
ilişkisi'' dedi.
DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SÖZCÜSÜ TAN:
''ABD'NİN AB İLE MÜZAKERE SÜRECİNE VERDİĞİ
DESTEK AÇIKTIR, DOĞALDIR VE DOĞRUDUR''
ANKARA (A.A) - 05.10.2005 - Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan,
ABD'nin Türkiye-AB müzakerelerinin başlamasına verdiği desteğin
''açık, doğal ve doğru'' olduğunu belirterek, ''Bundan da büyük
memnuniyet duyuyoruz'' dedi.
Tan, haftalık basın toplantısında bir gazetecinin, sürece ABD'nin
verdiği desteğin ne derece önemli olduğunu sorması üzerine, ABD'nin
küresel sorumlulukları olan bir süper güç olduğunu, bu çerçevede
dünyada uyum ve istikrara katkısı olacağına inandığı girişimlere
destek verdiğini belirtti.
Tan, şunları kaydetti:
''ABD, demokrasi, hukuk devleti ve piyasa ekonomisi gibi ortak
değerlere dayanan girişimlerin desteklenmesine önemle bakmaktadır ki,
bu projeyi desteklemiştir. Bunun transatlantik ilişkilerine katkısı da
elbette ABD'nin dikkate aldığı hususlar arasındadır. Bu şekilde
Türkiye'nin bölgedeki uyum ve istikrara daha fazla katkı yapabileceği
konusu da tabii ABD'nin bu desteğinin arkasındaki nedenlerden biri
olarak görülmektedir. Bölgemizin, bölge halklarının yaşadığı
sıkıntıların önüne geçilmesi çabalarında Avrupalı bir Türkiye mesajı
ABD'nin üzerinde durduğu husustur. Bu çerçeve içerisinde ABD,
Türkiye'ye güçlü bir destek vermiştir.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın süreç içinde Amerikalı
yetkililerle görüştüğünü söyleyen Tan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün de ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ı
arayarak, Türkiye'nin memnuniyetini ifade ettiğini ve gayretleri için
Rice ve ABD hükümetinin katkılarından ötürü teşekkür ettiğini
kaydetti.
Tan, Rice'ın da Gül'e, ilişkilerin daha da güçlenip gelişeceğini
ve bu çerçevede mütevazı da olsa kendisinin katkısı varsa bundan
memnuniyet duyduğunu belirttiğini söyledi.