2004-03-23 Murat Yetkin - Radikal

Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007

Kıbrıs ve Ege sorunları Helsinki'de çözülmeye başladı

Radikal - Murat Yetkin - 23.03.2004

Hafta sonu yaşanan hareketli Kıbrıs trafiği ardından Kıbrıs görüşmeleri yarın İsviçre'de başlıyor. Kıbrıs konusunda 30 yıldır izlenen politikaları Türkiye ve Kıbrıs Türkleri açısından başarılı bulanlar, görüşmelerin sonuç getirmemesini istiyor. Görüşmelerin ne getireceğini anlamak için fazla beklememiz gerekmeyecek. En geç 31 Mart tarihine dek işin rengi ortaya çıkmaya başlayacak. Ancak bu süreçte açıklık kazandırılması gereken bir iki nokta var.

DSP geçtiğimiz hafta haber merkezlerine 'Ecevit, Kıbrıs ve Helsinki Gerçeği' başlıklı bir kitap gönderdi. Kitap, aslında 10 Aralık 1999'da Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine aday kabul edildiği Helsinki zirvesi öncesinde yaşananlardan yola çıkarak, Kıbrıs'ta çözümün Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgisi olmadığı, dolayısıyla bugün izlenen uzlaşma politikasının yanlış olduğu tezini işliyor. Ancak kitapta tam metni verilen bazı belge ve yazışmalar, Kıbrıs'ta çözüm sürecinin de, şimdi çözüm karşıtlarınca 'Sırada o var' diye korkutma malzemesi olarak kullanılan Ege'de çözüm sürecinin de Helsinki gecesinde başladığını gösteriyor. Bunu dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Başbakanı Paavo Lipponen arasındaki yazışmaların tam metnine bakarak çıkarmak mümkün.

O güne dönersek, bakanlar kurulu sürekli toplantı halinde, Dışişleri bütün teşkilatı ile alarmdadır. İki gün süren çetin diplomasi ve ABD Başkanı Bill Clinton'ın devreye girmesi ardından 10 Aralık saat 13.00 gibi AB Komisyonu yaptığı açıklama ile Türkiye'yi diğerleriyle eşit aday kabul edilmek üzere Helsinki'ye davet etmiştir. Ecevit 18.00'de Bakanlar kurulu toplantısı ilan etmiş ama öncesinde Kıbrıs Bakanı Şükrü Sina Gürel ve ANAP'lı AB İşleri Bakanı (halen Berlin Büyükelçisi) Mehmet Ali İrtemçelik ile toplanmıştır. Az sonra Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve müsteşarı Faruk Loğoğlu'nun da (halen Washington Büyükelçisi) onlara katılmasıyla sunulan belge özellikle Kıbrıs ve Ege açısından ilk siyasi değerlendirmeye alınmıştır. Almanya, Fransa ve Finlandiya devrededir. Sonunda AB nezdindeki Büyükelçi Nihat Akyol'un çabasıyla Ecevit'in güvence talebini karşılamak üzere Fin Başbakanı Lipponen'in anlaşmayı yazıya dökmesi üzerinde anlaşılır. Mektubu, o akşam Ankara'ya uçacak olan AB Dış Politika Sorumlusu Javier Solana elden getirecektir.

İşte şu anda "Kuzey Kıbrıs tanınmadan Rumlar AB'ye alınmayacaktı" şeklinde yorumlanan mektubun tam metni DSP kitabında şöyle aktarılıyor:

"Sayın Başbakan,

Bugün AB Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. Türkiye diğer aday ülkelerle aynı koşullar altında adaylık statüsü verme kararlarımızı size bildirmekten büyük memnuniyet duyuyorum.

AB Konseyi'nde taslak metin tartışılırken, 12. Madde'de Kopenhag ölçütlerine bir ilave yapılmadığını, 4 ve 9 (a) maddelerine atıfta bulunmasını, tam üyelik ölçütleri ile değil, siyasi diyalogla bağlantılı olduğunu söyledim. Buna hiçbir itiraz olmadı. Katılma ortaklığı konseyin bugünkü kararları çerçevesinde çizilecektir.

4. maddede belirtilen 2004 tarihi, sorunların Lahey Uluslararası Adalet Divanı aracılığıyla çözülmesi için bir son tarih değildir. Bu tarih sadece AB Konseyi'nin o güne kadar çözülmemiş konuları gözden geçireceği anlamındadır.

Kıbrıs konusunda siyasi bir çözüm AB'nin hedefi olmaya devam etmektedir. AB Konseyi, Kıbrıs'ın katılımına ilişkin kararı alırken, bütün etkenleri değerlendirecektir. Bu çerçevede, bu hususlar ışığında sizi yarın Helsinki'de diğer adaylar ile birlikte bir çalışma yemeğine katılmaya davet ediyorum."

Ecevit de bu mektubu yanıtlarken "Herhangi bir yanlış anlamayı gidermek amacıyla yaptığınız açıklamaları memnuniyetle karşılıyorum" diyor.

Tabii bu yanıtın yazılması da kolay olmuyor. Bakanlar kurulu Lipponen'in gelmekte olan mektubunu tartışırken, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Ecevit'e telefon ediyor. Demirel, "Armudun sapı, üzümün çöpü demeyelim. Dışarıda kalmayalım, içeriye girip orada mücadele verelim" diye Ecevit'i teşvik ediyor. İyi ki de etmiş. Türkiye ileride Ecevit'i Türkiye'nin AB kapısını sonunda açtığı, Demirel'e de onu teşvik ettiği için minnettar olacak.

Ancak bu kararı alkışlayıp, "Şimdi Kıbrıs nereden çıktı? Uzlaşmayalım, Kıbrıs'tan sonra da Ege gelecek" demek yanlış. Yalnızca günlük politika.

İyi bilgilendirilmemiş kitleleri heyecanlandırabiliyor, ama doğru değil. Doğrusu, Kıbrıs'ta da, Ege'de de çözüm sürecinin 11 Aralık 1999'da Helsinki'de başladığı. İyi ki de başlamış.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir