2004-10-21 Başbakan Erdoğan'in Fransa Ziyareti - Derleme

Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007

BAŞBAKAN ERDOĞAN PARİS'TE...

    -ERDOĞAN LCI HABER KANALINA KONUŞTU:

    ''FRANSIZ KAMUOYUNUN TÜRKİYE'DEN ÇEKİNMESİNİ

    ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM''

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Başbakan

Recep Tayyip Erdoğan, Fransız kamuoyunun Türkiye'den neden çekindiğini

anlamakta güçlük çektiğini bildirdi.

    Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde (OECD) temaslarda

bulunmak, Fransız siyasi ve iş çevreleriyle görüşmek üzere Paris'te

bulunan Erdoğan, Fransız haber kanalı LCI'nın sorularını yanıtladı.

    Fransa'nın Türkiye'nin önemli bir ekonomik ortağı olduğunu

belirten Erdoğan, yatırımlar açısından da Fransa'nın Türkiye'de önemli

bir yer aldığını belirtti.

    Erdoğan, AB sürecinde Fransa'nın Türkiye'ye örnek olduğunu

söyledi.

    Türkiye'nin AB üyeliğinin birliğe zenginlik katacağını ifade eden

Erdoğan, ''Medeniyetlerarası uzlaşmanın ispatı olarak da Türkiye AB'ye

girmelidir'' dedi. Türkiye ile müzakereler başladıktan sonra ileride

askıya alınması ihtimaline yönelik bir soru üzerine Erdoğan, bunun

diğer ülkeler için de geçerli olduğunu hatırlattı ve Türkiye'nin

sorumluluklarını yerine getirmesiyle bunun söz konusu olamayacağını

bildirdi.

    Türkiye'de başörtüsü yasağına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan,

''Türkiye'de bu konuda halka yönelik bir yasak olmadığını, ancak

öğrencilere yönelik böyle bir uygulama olduğunu'' belirtti.

    ''Bu konu şu anda bizim gündemimizde değil'' diyen Erdoğan, eğitim

özgürlüğü açısından yaklaşıldığında Avrupa ülkelerinde böyle bir

uygulama olmadığını hatırlattı. İnsanların inançlarının gereğini

yerine getirmesine saygı göstermek gerektiğini kaydeden Erdoğan,

''ancak farklı ideolojik yaklaşımlarla konuya yaklaşılıyorsa bunun da

farklı değerlendirilmesi gerektiğini'' ifade etti.

    Erdoğan, bu konunun toplumsal mutabakat içinde çözülmesi

gerektiğine inandıklarını söyledi. Kendisinin Türkiye'de söylediği

şiir yüzünden mahkum olduğunu hatırlatan muhabirin, ''Bu şiiri hala

seviyor musunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Özgürlükler ülkesi

Fransa'da böyle bir şeyi tasvip etmek mümkün değil'' dedi.

    İnsanların, düşüncesi ne olursa olsun karşısındaki insanlara zarar

vermedikleri taktirde düşünceden korkmamak gerektiğini kaydeden

Erdoğan, ''Bırakalım insanlar masada anlaşsınlar, birbirlerini

yaralamasınlar'' diye konuştu.

    ''AB içinde eşcinsellerin evlenmeleri ve evlat edinmeleri hakkını

nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Bizim

hukukumuzda bu konu tam oturmuş değildir, tartışma aşamasındadır''

dedi.

    Başbakan Erdoğan, AB Komisyonu'nun İtalyan üyesinin

homoseksüellikle ilgili açıklamalarından sonra görevinden alınmasına

ilişkin bir soruyu, ''Ben dini lider olarak karşınızda değilim, dini

otorite de değilim, bu konuya dinsel, sosyal ve hukuki yaklaşımlar

var'' diye yanıtladı.

ERDOĞAN PARİS'TE

    -BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA MALİYE BAKAN SARKOZY İLE GÖRÜŞTÜ

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Ekonomik

İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde (OECD) temaslarda bulunmak, Fransız

siyasi ve iş çevreleriyle görüşmek üzere Paris'te bulunan Başbakan

Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Maliye ve Ekonomi Bakanı Nicolas Sarkozy

ile görüştü.

    Erdoğan'ın, Sarkozy ile Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği

residansında yaptığı görüşme bir saat sürdü.

    Görüşmeden önce Türk ve Fransız basın mensuplarının görüntü

almasına izin verilmedi.

    Sarkozy'nin, Alain Juppe'den boşalan iktidardaki Halk Hareketi

Birliği'nin (UMP) başkanlığına gelecek aylarda seçilmesine kesin

gözüyle bakılıyor.

    Fransa'da merkezi sağda en güçlü siyasi lider olarak bilinen

Sarkozy'nin 2007 yılında da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması

bekleniyor.

ERDOĞAN-SARKOZY GÖRÜŞMESİ...

    -SARKOZY'NİN ERDOĞAN'A, ''CHIRAC, TÜRKİYE İLE

    MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI YÖNÜNDE KARAR VERDİ''

    DEDİĞİ BİLDİRİLDİ

   

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - (Rahmi Gündüz bildiriyor) -Fransa

Maliye ve Ekonomi Bakanı Nicolas Sarkozy'nin, Başbakan Recep Tayyip

Erdoğan ile bugün yaptığı görüşmede, ''Cumhurbaşkanı Jacques Chirac,

Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması yönünde karar verdi''

dediği bildirildi.

    Erdoğan-Sarkozy görüşmesinden sonra A.A'ya açıklama yapan

diplomatik kaynaklar, müzakerelerin başlaması konusunda, Fransa Maliye

ve Ekonomi Bakanının Erdoğan'a, ''Fransa'nın bu konudaki kararını

Chirac verecek. Chirac da müzakerelerin başlaması konusunda kararını

zaten verdi'' dediğini belirttiler.

    Aynı kaynaklar bununla birlikte, müzakerelerin ne zaman

başlayacağı konusunda Chirac'ın tavrına ilişkin Sarkozy'nin açıklama

yapmadığına bildirdiler.

    Görüşmede Sarkozy'nin, ''AB genişlemesinin şu anda yarattığı

sıkıntılar ve sorunlarla ilgili olarak Erdoğan'a bilgi verdiğini''

belirttiler. Sarkozy'nin görüşmede, Avrupa Birliği'nin şu anda

sorunları var. Nereye gidecek, nasıl bir genişleme gösterecek belli

değil, öncelikle bu sıkıntıları aşmamız gerekir'' dediği öğrenildi.

    Sarkozy'nin, Alain Juppe'den boşalan iktidardaki Halk Hareketi

Birliği'nin (UMP) başkanlığına gelecek aylarda seçilmesine kesin

gözüyle bakılıyor.

    Fransa'da merkezi sağda en güçlü siyasi lider olarak bilinen

Sarkozy'nin 2007 yılında da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması

bekleniyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA'DA...

    -BAŞBAKAN ERDOĞAN ULUSLARARASI İLİŞKİLER

    ENSTİTÜSÜ'NDE BİR KONUŞMA YAPTI

    -ERDOĞAN: ''FRANSA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ

    DAYANIŞMANIN SÜREKLİ ARTIĞINI GÖRDÜK''

    ''TÜRKİLE'NİN AVRUPALILIĞI 1963'TE TESCİL

    EDİLMİŞTİR''

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa

ile Türkiye arasındaki dayanışmanın sürekli artığını gördüklerini

söyledi.

    Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde (IFRI) akşam

yemeğinden önce yaptığı kısa konuşmasına yönetim kuruluna, başkana,

yöneticilerine ve genel müdürüne teşekkür ederek başladı.

    Onur konuğu olarak kısa bir konuşma yapan Erdoğan, Türkiye'nin AB

yolculuğunun 1959'da başladığını ve 1963'te tam üyeliğe kapının

açıldığı bir sürecin başladığını söyledi. Erdoğan, 1963'te Türkiye'nin

Avrupalılığının tescil edildiğini belirterek, Osmanlı ile ilgili

yapılan ''hasta adam'' yaklaşımının ardından, 1963'le birlikte farklı

bir süreç başladığını ifade etti.

    Bu süreçte özellikle Fransa ile Türkiye arasındaki dayanışmanın

sürekli artığını gördüğünü söyleyen Erdoğan, ''Bunu gümrük birliğinde

gördük, Helsinki'de gördük, Kopenhag'da gördük. Şimdi artık final

noktasına geldik ve küresel bir güç haline gelecek olan AB'ye

Türkiye'nin katkısında göreceğiz. Askeri, siyasi, kültürel ekonomik,

ticari, bütün alanlarda Türkiye ile olan münasebetler artık farklı bir

noktada. Böyle bir ittifak içinde olan iki tarafın dayanışmasından çok

farklı bir şey düşünmek mümkün değil'' dedi.  

    Erdoğan, ''Hele hele, NATO, AGİT, OECD gibi bir çok uluslararası

kuruluşlar içinde birlikteyken AB'de ayrı kalacağız: Bunu düşünülemez,

ben böyle inanıyorum'' diye konuştu.

BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN LE PARİSİEN GAZETESİNE DEMECİ:

    -''TÜRKİYE'NİN TEK İSTEDİĞİ, KENDİSİNE

    DİĞER ÜLKELERE DAVRANILDIĞI GİBİ DAVRANILMASI''

   

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,

''Türkiye'nin tek istediğinin, kendisine AB'ye üyelik konusunda diğer

ülkelere davranıldığı gibi davranılması olduğunu'' söyledi.

    Erdoğan, Fransa'nın Le Parisien gazetesinin yarınki sayısında yer

alacak demecinde, ''AB'nin daha önceki genişlemelerinde, aday

ülkelerin üyeliğinin onaylanması için hiç referandum yapılmadı. Bunu

Türkiye'ye kabul ettirmek şu ana dek uygulanan süreçle çelişir''

ifadesini kullandı.

    Bunun AB'nin ilkelerine de aykırı olacağını belirten Erdoğan,

AB'ye tam üyelik için gereken ekonomik ve siyasi kriterlerin açıkça

belli olduğunu söyledi.

    ''Demokrasi ve insan hakları konusunda, Türkiye'nin bazı AB

üyelerinden bile ilerde olduğunu'' söyleyen Başbakan Erdoğan, AB

Komisyonu'nun ilerleme raporunda Türkiye'nin tüm kriterleri yerine

getirdiğinin açıkça ifade edildiğini kaydetti.

    Erdoğan, ''Geçen yüzyılda ülkemize (Avrupa'nın hasta adamı)

deniliyordu. Bugün bizi dışarı atmaya çalışanlar aynı kişiler. Avrupa

bir Hıristiyan kulübü haline getirilmeye mi çalışılıyor? Böyle bir

durum varsa Türkiye neden NATO ve birçok Avrupa kurumuna kabul edildi?

Türkiye bazen Avrupalı sayılıyor, bazen sayılmıyor. Bu kabul

edilemez'' ifadesini kullandı.

BAŞBAKAN ERDOĞAN:(1)

    -''AB İLE BÜTÜNLEŞME PERSPEKTİFİNİ HİÇ YİTİRMEDİK''

    -''EN RASYONEL VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YOLU

    BİRLİKTE BULACAĞIMIZA İNANIYORUM''

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,

Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde kritik olarak kabul edilen dönemlerde

dahi AB ile bütünleşme perspektifini hiç yitirmediğini söyledi.   

    Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde

yemekte yaptığı konuşmada, Türkiye-AB ilişkilerinin kritik bir safha

içinde bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

    ''Esasında AB'yle ilişkilerimizi tanımlamak için 'kritik'

sözcüğünü sevmiyorum. Maalesef, on yıllardan bu yana sıklıkla 'kritik'

dönemlerden geçtik. İniş çıkışlarımız, hatta duraklamalarımız oldu.

Ama böyle dönemlerde dahi bütünleşme perspektifini hiç yitirmedik.''

    Erdoğan, ilişkilerin 40 yılı aşan geçmişi boyunca hem Türkiye hem

de AB'nin birbirlerinden farklı alternatiflere yönelme imkanı olduğunu

belirterek, şunları söyledi:

    ''Diplomatik bir lisan kullanmadığım için mazur görün: Her iki

taraf da, son 40 yıl boyunca birbirini gözden çıkaracak noktalara

pekala sürüklenebilirdi. Bunu biz de yapmadık; AB de yapmadı.

Düşünmedik bile. Zira birbirimiz için taşıdığımız stratejik değer ve

önemin bilincindeydik.''

    Türkiye ile AB arasındaki farklılıkların bugün olduğu gibi

1963'te ortaklık ilişkisi kurulduğu zaman da mevcut olduğunu söyleyen

Erdoğan, buna rağmen ilişkilerin 1963 Ankara anlaşmasıyla kurulan ahdi

zeminin yanı sıra ortak çıkarlar sayesinde sürekli geliştiğini

kaydetti. Erdoğan, ''Bizi birleştiren daima ortak değerlerimiz, ortak

bilincimiz, ideallerimiz ve ortak geleceğimiz oldu'' diye konuştu.

    Başbakan Erdoğan, şimdiye kadarki konuşmalarında reform sürecinde

yapılmaya çalışılanları anlattığını, ancak bugünkü konuşmasında farklı

öncelikleri olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

    ''Bunun sebebi reform sürecimizi büyük ölçüde tamamladığımız için

değil. Nereden nereye geldiğimizi, 6 Ekim günü yayımladığı rapor ve

tavsiyeyle, bizzat AB Komisyonu tescil ve teslim ettiği için.''

   

    -''AB'NİN GÖSTERDİĞİ EN RASYONEL YOL OLMALI''-

        

    Başbakan Erdoğan, henüz gereken herşeyin yapılmadığını, üyelik

perspektifini netleştirecek tüm kararların alınmadığını belirterek,

Türkiye'nin önünde tamamlaması gereken pek çok ve zorlu çalışma

olduğunu kaydetti.

    Müzakerelerin açılması yönünde sadece ilk aşama olan, AB

Komisyonu'nun olumlu rapor ve tavsiyesini elde ettiklerine dikkati

çeken Erdoğan, bunu tarihi önemde gördüklerini ve memnuniyetle

karşıladıklarını belirtti.

    Erdoğan, bununla birlikte, tavsiyede diğer adaylara uygulanan

yerleşik usul ve esaslardan farklılık gösteren bazı unsurlar

bulunduğunu, bunların, müzakerelerin açılma perspektifine değil,

açıldıktan sonra ne şekilde ve ne yöne doğru yürütüleceklerine ilişkin

konularda yoğunlaştığını ifade etti.

    AB'nin üyelik müzakereleri için ne en kısa, ne de en uzun yolu

göstermesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, ''AB'nin gösterdiği, en

rasyonel yol olmalıdır. Türkiye'ye dair bazı önerilerde bunun

yapıldığını söyleyemem'' dedi.

    Erdoğan, müzakerelere ilişkin kararın alınacağı 17 Aralık'a kadar

görüş ve beklentilerini üye ülkelerle ayrıntılı biçimde tartışma

imkanı bulacaklarına da dikkati çekerek, ''nihayetinde en rasyonel ve

sürdürülebilir yolu birlikte bulacağımıza inanıyorum'' diye konuştu.

    Türkiye-AB ilişkilerinin seyrine bakıldığında, hiçbir yeni aşamaya

kendiliğinden veya nedensiz geçilmediğinin görüleceğini belirten

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

    ''İlişkilerimiz her defasında artık kendini tüketen bir dönemi

noktalayıp, bir sonraki aşamaya çıkılarak yürümüştür. Önce Ankara

Anlaşması ve Katma Protokol ile ekonomiler yakınlaştırılmış; Gümrük

Birliği ile iktisadi bütünleşme tamamlanmış; Aralık 1999'da adaylık

süreci başlatılmış ve nihayetinde Aralık 2002'de müzakerelere geçiş

hedefi belirlenmiştir.''

BAŞBAKAN ERDOĞAN: (2)

    -''ATILACAK TEK ADIM, GİDİLECEK

    TEK YÖN MÜZAKERELER''

    -''AB, KENDİSİNİ KÜLTÜREL VE DİNİ

    SINIRLAR İÇİNE HAPSETMEMELİ''   

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kopenhag

siyasi kriterlerinin Türkiye tarafından karşılandığının tespit

edilmesi durumunda, geriye tek bir adımın kaldığını belirterek,

''Atılacak tek bir adım, gidilecek tek bir yön vardır, bir sonraki

doğal aşamaya, yani müzakerelere geçmek'' diye konuştu.

    Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'ndeki

konuşmasında,''Üyeliğin müzakerelerin sonunda, uzun zaman dilimi

içinde ve Türkiye'nin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine

bağlı olarak gerçekleşeceğini'' ifade etti.

    Erdoğan, zaman içinde hem AB'nin hem de Türkiye'nin değişeceğine

işaret ederek, Türkiye'nin beklentilerinin ''kısa vadeli pragmatik

çıkarlar üzerine kurulu olmadığını'' söyledi.

    AB içinde bazı çevrelerin Türkiye'nin üyeliğini salt ekonomik

fayda-maliyet analizlerine indirgemeye çalıştıklarını da belirten

Erdoğan, Ankara Anlaşması imzalandığı gün, dönemin Komisyon Başkanı

Walter Hallstein'in ''Bugün, büyük bir siyasi adıma tanıklık

ediyoruz'' sözlerini hatırlattı. Erdoğan, o dönemde Türk ekonomisinin

çok kırılgan olmasına ve AB bütünleşmesinin ekonomik boyutunun ön

plana çıkmasına karşın, ilişkilerin siyasi boyutu üzerine yapılan bu

vurguyu anlamlı bulduğunu söyledi.

    İlişkilerin siyasi boyutuna yapılan vurgunun gerçekte hiç ortadan

kalkmadığını ifade eden Başbakan Erodğan, şöyle devam etti:

    ''Hatta dinler ve kültürler arasında çatışma yaratma gayretleri

karşısında daha da önemli hale gelmiştir. Komisyon tarafından

Türkiye'nin üyeliğinin olası etkilerini değerlendirmek üzere

hazırlanan çalışmayı ele alınız. Türkiye'nin AB'ye başta temel

katkısının siyasi ve stratejik alanlarda olacağını ortaya koymuyor

mu?''

    Türkiye'nin üyeliğinin, AB'nin siyasi bir Birlik olma ve savunma

gücünü pekiştirme hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracağı gerçeğinin,

AB'nin çeşitli organlarınca çeşitli kereler dile getirildiğini

söyleyen Erdoğan, ''Bu konuda artık zihinlerde hiçbir soru işareti

olmaması gerektiğine inanıyorum'' diye konuştu.   

    

    -''AB, KENDİSİNİ KÜLTÜREL VE DİNİ SINIRLAR İÇİNE HAPSETMEMELİ''-

    

    Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üyeliğine ilişkin tartışmalarda,

üyeliğin AB'ye neler katacağını da dikkate almaları, önyargılara ve

yaratılmaya çalışılan suni engellere itibar etmemeleri gerektiğini,

ancak bu yolla doğrulara ulaşabileceklerini ifade etti.

    Türkiye olarak, Anadolu'da yüzyıllar boyu farklı din ve kültürlere

evsahipliği yapmış olmayı ve bugün de bunun mirasını taşımayı en büyük

zenginlikleri olarak gördüklerini kaydeden Erdoğan, önemli olanın

farklılıklar değil, her bir farkın yarattığı artı değer olduğunu

düşündüklerini söyledi.

    ''Bu durum Türk-Fransız ilişkileri için de geçerli değil midir?''

sorusunu soran Erdoğan, şunları kaydetti:

    ''Ortak tarihimizin en uzun kesitlerini, el ele yaşadığımız

dönemler oluşturmuştur. Anadolu'nun bütününe (Turchia) adını ilk

olarak Frenkler vermiştir. Atalarımız da çok uzun süre Avrupa'yı

(Frengistan) olarak tanımlamışlardır.

    Her alanda yoğun alışverişte bulunduğumuz bu safhaları, geçici

çıkarların yönettiği, iç ve dış konjonktürlerin rüzgarlarına tabi

bağlarla açıklamak mümkün müdür?

    Hele bunları karşıtlık ilişkileri gibi düşünmek, geçmişe ve

geleceğe insafsızlık yapmak olur.''

    Erdoğan, AB'nin de kendisini kültürel ve dini sınırlar içine

hapsederek değil, her bir üye ülkenin bireysel zenginliklerini

birliğin ortak zenginliği haline dönüştürebildiği ölçüde

güçlenebileceğini, ''çeşitlilik içinde birlik'' idealine ancak bu yola

varılabileceğini belirtti.

    Başbakan Erdoğan, ''Avrupa değerlerinin (evrensel) olduğu

iddiasına, Türkiye gibi Müslüman bir ülkenin bu değerlere uymayı

öncelik ve amaç edinmesinden daha güzel bir kanıt bulabilir misiniz?

Hal böyleyken, dini ve kültürel farklılıkları ön plana çıkarmanın kime

ne getirisi olacaktır'' diye konuştu.

    Türkiye'nin cesametinden bahsedildiğine dikkati çeken Erdoğan,

tecride, dışlanmışlığa, başıboşluğa mahkum edilmesi halinde cesametin

fırsat değil, risk olabileceğini, ancak doğru politikalarla, akılcı

planlamalarla, dayanışmayla büyük bir potansiyel haline de

getirilebileceğini söyledi. Erdoğan, ''Biz bu ikinci yolu seçiyoruz;

bunun için çalışıyoruz'' dedi.

    Başbakan Erdoğan, AB'nin kaygılarını bütünüyle müdrik olduklarını,

müzakere masasında bunları gereken şekilde dikkate alacak çözümler

geliştirilebileceğini de bildiklerini söyledi.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: (3)

    ''TÜRKÜZ, MÜSLÜMANIZ AMA SİZLERLE AYNIYIZ''

    -''TÜRKİYE AB EKONOMİLERİNE YÜK OLMUYOR,

    NET KATKI YAPIYOR''

    

    PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin

1980'lerdeki genişlemesinde üye ülkelere sunduğu mali imkanların,

bundan 10 sene sonra sunacaklarından çok farklı olduğunu bildiklerini,

AB'ye sadece maddi hesaplarla bakmadıklarını kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde

yemekte yaptığı konuşmada, Türkiye ile ilgili tartışmalarda temel bir

hususun gözden kaçtığına işaret ederek, bu hususun özellikle Fransa

için önemli olduğunu, çünkü bundan 200 yıl önce bu alandaki yani insan

hakları alanındaki mücadelenin ilk başladığı yerin Fransa olduğunu

hatırlattı.

    Günümüzde insan haklarının uluslararası düzenin hatta günlük

yaşantıların temel kuralı haline geldiğini belirten Erdoğan, hiçbir

şeyin insan faktöründen bağımsız olarak düşünülemeyeceğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, daha sonra şunları söyledi:

    ''Ama nedense 'insan'ın önüne hep sıfatlar ekliyoruz: Hıristiyan,

Müslüman, Yahudi, Türk, Fransız, Alman... Nihayetinde hepimizin insan

olduğunu, korkularımızın, sevinçlerimizin arayışlarımızın örtüştüğünü

unutuyoruz. Beklentimizin, kendimiz ve ailelerimiz için onurlu, saygın

ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamamıza imkan yaratacak bir yaşam

olduğunu gözden kaçırıyoruz. Esas çabamızın bunu sağlamak olduğunu

da...''

    Türkiye'nin AB üyeliğinin de bu perspektiften görülmesini

isteyen Erdoğan, ''Evet, Türküz, Müslümanız, cesametli bir ülkenin

vatandaşları, zor bir coğrafyanın sahipleriyiz. Ama inanın, temele

indirgediğinizde, sizlerle aynıyız. Aynı hedef için; aynı yöne doğru

koşuyoruz'' dedi.

    Başbakan Erdoğan, ''insan hak ve özgürlükleri kavramını yaratmış

olan Fransa'nın, Türkiye'yi bu hedeften yoksun bırakacağına ihtimal

dahi vermek istemediğini'' de kaydederek, şunları belirtti:

    ''İnanınız, bu hedefe ulaşma yolunda size kayıp verdirerek,

kendimiz kazanmayacağız.(zero-sum) Hepimiz birlikte kazanacağız.''

    Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin ''haddinden fazla'' genişlemesine

yol açacağına, karar alma mekanizmalarını tıkayacağına ve yeni

reformlar gerektireceğine inananlar bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan,

şöyle konuştu:

    ''Ben ise tüm samimiyetimle iddia ediyorum ki, AB'nin Türkiye'ye

genişlemesi 'haddinden fazla' değil, 'gerekli' bir adımdır.

Bahsettiğimiz, Atatürk devrimlerini 15 yıla sığdırmayı başarmış, büyük

değişim/gelişim kabiliyetine ve potansiyele sahip bir ülkedir.''

       

    -''TÜRKİYE AB EKONOMİLERİNE YÜK OLMUYOR, NET KATKI YAPIYOR''-

    

    Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB yolunda kaydettiği gelişmeleri

büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla başardığını belirterek, şunları

söyledi:

    ''İzninizle tek bir örnek vereyim. Ocak 1996-Mart 2004 arasında

Türkiye'nin AB ile ticareti toplam 70 milyar Euro açık verdi. Aynı

dönemde AB'den aldığımız hibe yardımların tutarı ise 1 milyar Euro

civarındadır. Yani son 8 yıldır, Türkiye AB ekonomilerine bırakın yük

olmayı, net katkı yapmaktadır. Tüm bunları kimseyi eleştirmek veya

suçlamak anlamında dile getirmiyorum. Dikkatinize sunmak istediğim

husus, Türkiye'yi tam üyelik noktasında değil de sadece bugün

bulunduğu noktada ele alan katı ve dar vizyonlu şablonlarla

değerlendirmemek gerektiğidir.''

    Türkiye'nin Avrupa'nın inşasının hep içinde ve yanında yer

aldığını vurgulayan Erdoğan, geleceğin AB üyesi Türkiye'yi inşa

ederken, AB'yi yanlarında görmek istediklerini kaydetti.

    Atılması gereken çok adım olduğunu ve bunun zaman alacağını

bildiklerini ifade eden Erdoğan, ''Planımızda bunu AB olmadan tek

başına yapmak olasılığına yer vermek istemiyoruz'' diye konuştu ve

reform sürecine her durumda tereddütsüz devam edileceğini kaydetti.

   

BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA'DA...

    -ERDOĞAN: ''AVRUPA'NIN ÜYELİK HALİNDE

    TÜRKİYE'DEN GÖÇ GELECEK DİYE KORKMASI

    GEREKSİZ''

   

    (FOTOĞRAFL)

   

    PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Başbakan

Recep Tayyip Erdoğan üyelik halinde AB'nin Türkiye'den ''göç gelecek''

diye korkmasının gereksiz olduğunu söyledi.

    Fransız Dış Politika Enstitüsü'nün 25. Kuruluş Yıldönümü

toplantısına katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmadan sonra

misafirlerin Türkiye'ye yönelik sorularını yanıtladı.

    Serbest dolaşım hakkıyla ilgili bir soru üzerine Erdoğan,

Türkiye'nin AB'de serbest dolaşım hakkını 1986'de elde ettiğini

hatırlattı. Ancak bu hakkı şu ana kadar kullanmadığını belirtti.

Üyelik halinde belirli bir süre bu hakkından feragat edilmesinin

düşünülebileceğini kaydeden Erdoğan, ''Bu konuda yaşanan korku

gereksiz. Türkiye'deki ekonomik trendler ve büyüme hızı böyle devam

ederse Avrupa'daki göçmen Türk nüfusunun göçü tersine döner'' dedi.

    Türkiye'deki son ekonomik gelişmelere dikkati çeken Erdoğan,

Almanya'da 60 bin Türkün iş yeri sahibi olduğunu hatırlattı.

Türkiye'nin büyüklüğünden dolayı AB'ye girişinin zor olup olamayacağı

yönündeki bir soru üzerine Erdoğan, ''Avrupa içinde böyle bir

düşünceyi zaaf olarak değerlendirdiğini'' söyledi. Erdoğan, AB siyasi

güç olmak istiyorsa bu tür bir düşüncenin geçerli olamayacağını ifade

etti.

    Erdoğan AB müzakerelerine ilişkin bir soru üzerine verdiği yanıtta

ise, ''bazı aday ülkelere müzakereler bittikten sonra talep edilen

konular şimdi bizden isteniyor'' diye yanıtladı. Türkiye ile

müzakerelerin başladıktan sonra askıya alınması uyarısına ilişkin bir

soru üzerine Erdoğan, Bu konunun daha önce Nice anlaşmasında öngörülen

bir tedbir olduğunu belirtti, ancak hiçbir ülkeye uygulanmadığını

hatırlattı. Erdoğan, ''bununla birlikte bunun istisnai bir şekilde

sadece Türkiye için gündeme getirilmesi bizi rahatsız etti'' şeklinde

konuştu.

    Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, bu

konunun parlamentolarda halledilebilecek bir konu olmadığını

belirterek, bunun tarihçilere bırakılması gerektiğini kaydetti.

Erdoğan ''Ermeni soykırımı iddiasını yapanlar gelip arşivlerimize

bakabilirler. Bakın biz arşivlerimizi açtık. Ancak bu iddiaları

yapanlar lütfedip arşivlerimizi incelemeye gelmiyorlar'' dedi.

Türkiye'nin Ermenistan'a hava koridorunu açtığını hatırlatan Erdoğan,

''Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlarımız da Türkiye'nin AB

üyeliğine büyük destek veriyorlar'' dedi.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''TÜRKİYE, ULUSLARARASI

    CEZA MAHKEMESİ ANLAŞMASINI İMZALAYACAK''

    

    PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,

Türkiye'nin savaş ve insanlık suçlarını yargılayacak Uluslararası Ceza

Mahkemesi'ni (UCM) kuran Roma anlaşmasını imzalayacağını ve

onaylayacağını bildirdi.

    Fransız Dış Politika Enstitüsü'nün 25. kuruluş yıldönümü

toplantısına katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmadan sonra

misafirlerin Türkiye'ye yönelik sorularını yanıtladı.

    Başbakan Erdoğan, Fransa'da 1981'de idam cezasının kaldırılmasına

ön ayak olan eski Adalet Bakanı sosyalist Robert Badinter'nin sorusu

üzerine, Türkiye'nin Roma anlaşmasını imzalayacağını ve onaylayacağını

söyledi.

    UCM, devletlerin uluslararası hukuk kapsamında işleyebilecekleri

en ağır suçlar olan soykırım, diğer insanlığa karşı suçlar ile savaş

suçlarını soruşturmak amacıyla, uluslararası toplum tarafından Temmuz

1998'de kurulan daimi, bağımsız bir yargı organı. Şimdiye dek 139

devlet tarafından imzalanan Roma anlaşması, bunların 92'si tarafından

onaylandı. 60 ülkenin onayıyla 1 Temmuz 2002'de faaliyete geçen

UCM'nin merkezi Hollanda'nın Lahey kenti.

BAŞBAKAN ERDOĞAN, OECD KONSEYİ'NDE KONUŞTU: (1)...

    -''EKONOMİK KALKINMA VE MALİ İSTİKRARIN SAĞLANMASINDA

    BAŞLICA ETKEN, BİR MALİ DİSİPLİN UYGULAYARAK BÜTÇEDE

    HEDEFLENEN FAİZ DIŞI FAZLAYI ELDE ETMEK. BU KONUDA

    TAVİZ VERİLMEYECEK''

    -''2004 YILINDA YÜZDE 8, 2005 YILINDA DA YÜZDE 6'LIK

    BÜTÇE AÇIĞI BEKLENİYOR''

    -''BU SENE SONUNDA 17 MİLYON TURİST GİRİŞİ VE 13 MİLYAR

    DOLAR TUTARINDA BİR GELİRE ULAŞACAĞIMIZI HESAPLIYORUZ''

   

    (FOTOĞRAFLI)

       

    PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekonomik

kalkınma ve mali istikrarın sağlanmasında başlıca etkenin, bir mali

disiplin uygulayarak bütçede hedeflenen faiz dışı fazlayı elde etmek

olduğunu vurgularken, ''bu konuda taviz verilmeyecek'' dedi.   

    Başbakan Erdoğan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)

Konseyi'nde yaptığı konuşmada, küresel trendlere bakıldığında, dünya

nüfusunun artmaya devam edeceğinin, bu artışın neredeyse tamamının az

gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanmasının beklendiğini

söyledi.

    Erdoğan, ekonomik olarak bakıldığında ise dünya çapında ekonomik

hareketliliğin hızlanacağının görüldüğünü, ancak bu gelişmeden tüm

ülkelerin aynı ölçüde yararlanmasının güçlüğünün de anlaşıldığını

kaydetti.

    Batı ile Doğu arasındaki etkileşim de küreselleşmenin kendi

dinamikleri içinde artacağını ve bu bağlamda Türkiye'nin de içinde

bulunduğu Avrasya daha çok entegrasyonu ifade eden bir coğrafya haline

geleceğini vurgulayan Başbakan, şöyle devam etti:

    ''Küreselleşme sürecinin, sağladığı imkanların yanı sıra birtakım

dengesizlik ve eşitsizlikleri de beraberinde getirdiği ortadadır.

Tabiatıyla bu süreçten en fazla faydalanacak olanlar, demokratik ve

hür toplumlar, hukukun üstünlüğüne dayanan açık rejimler olacaktır.

Türkiye bu konudaki tercihini yapmıştır ve özgüven içinde yoluna devam

etmektedir. Türkiye içinde bulunduğu bölgede ve küresel düzeyde

yaşanabilecek her türlü gelişme karşısında bu hedefini

değiştirmeyecektir.

    İç ve dış politikamızın temel amacı, siyasi, ekonomik ve sosyal

alandaki en ileri standartları halkımıza sunmaktır. Türkiye, tarihi

tecrübesiyle, insan kaynaklarıyla, kültürüyle, laik ve demokratik

rejimiyle bu hedefe ulaşmaya muktedirdir.''

   

    -BÜYÜME REKORU-

   

    Bu arada Türkiye'nin 2002 yılındaki büyüme oranının yüzde 7.9,

2003 yılında ise yüzde 5.9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan,

Türk ekonomisinin 2004 yılında da, hedeflenenden iyi bir performans

gösterdiğini, yılın ilk yarısında kaydedilen yüzde 13.5'lik büyüme

oranının 'bir rekor' olduğunu vurguladı.

    Siyasi istikrar, hızlı ve yerinde kararlar alan bir ekonomi

yönetimi, yapısal refonnlarla güçlendirilen ve AB hedefi ile

desteklenen olumlu beklentilerin bir güven ortamı oluşturduğunu ifade

eden Erdoğan, faizlerdeki düşüş trendinin devam ettiğini belirtti.

   

    -DIŞ TİCARET-

   

    Bu güven ortamının, ihracat ve ithalattaki ciddi artışlarla

kendini gösterdiğini de anlatan Başbakan Erdoğan, yıl sonu itibariyle

dış ticaret hacminin 150 milyar doları aşacak olmasının, Türkiye'nin

üretim, tüketim ve ticaret gücünü kanıtladığını vurguladı.

    Bu yıl ihracatın 60 milyar doları aşmasının beklendiğini de

söyleyen Başbakan, ''Bu dinamik sürecin önümüzdeki yıllarda da

sürdürülmesi için gereken önlemler alınmaktadır'' diye konuştu.

   

    -ENFLASYON KONTROL ALTINDA-

   

    Yıllardır üstesinden gelinemeyen enflasyonun, kararlı

politikalarla kontrol altına alınmaya başlandığını anlatan Başbakan

Erdoğan, Eylül ayı sonu itibariyle ise tüketici fiyatlarında yıllık

enflasyon yüzde 9 ile son 30 yılın en düşük seviyesine, tek haneli

rakama ulaştığını kaydetti.

    Erdoğan, enflasyonda elde edilen başarının somut bir sonucu olarak

1 Ocak 2005 tarihi itibariyle Türk Lirası'ndan 6 sıfır atılacağını da

belirtti.

   

    -FAİZ DIŞI FAZLADA TAVİZ YOK-

   

    Ekonomik kalkınma ve mali istikrarın sağlanmasında başlıca

etkenin, bir mali disiplin uygulayarak bütçede hedeflenen faiz dışı

fazlayı elde etmek olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Bu konuda taviz

verilmeyecektir. Kaynağı olmayan harcamalar yapılmamaktadır, bundan

sonra da yapılmayacaktır'' diye konuştu.

    Bütçe açığının milli gelire oranında, 2003 ve 2004 yılı

bütçelerinde belirgin bir düşüş yaşandığını da açıklayan Erdoğan, 2001

yılında yüzde 16.5 olan bu oranın, bu yıl yüzde 8'e, 2005 yılında da

yüzde 6'ya inmesinin beklendiğini kaydetti. 

    Hükümetin tarım, sosyal güvenlik, bankacılık, enerji ve vergi gibi

önemli sektörlerde kapsamlı reformları sürdürme azminde olduğunu da

vurgulayan Erdoğan, ''ayrıca yabancı yatırımları teşvik etmeye ve bu

yoldaki bürokratik engelleri kaldırmaya yönelik çalışmalarımız devam

etmektedir'' dedi.

   

    -TÜRKİYE ENERJİ KORİDORU-

   

    Türkiye'nin bir enerji koridoru teşkil ettiğini ifade eden

Başbakan, bu çerçevede son yıllarda çeşitli petrol ve doğal gaz

projelerinin gerçekleştirilmesine ön ayak olduğunu kaydetti.

    Bakü- Tiflis-Ceyhan ana ihraç ham petrol boru hattı projesi ve

Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı projesinde önemli aşamalar

kaydedildiğini belirten Başbakan, ''Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinde ilk

petrolün 2005 yılının ortalarında Ceyhan'a ulaşması sağlanmış

olacaktır'' diye konuştu.

   

    -TURİZMDE HEDEF İLK 10-

   

    Türkiye'nin bir başarı öyküsünü, turizm alanında da

gerçekleştirmekte olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bu sene sonunda 17

milyon turist girişi ve 13 milyar dolar tutarında bir gelire

ulaşacağımızı hesaplamaktayız'' dedi.

    Bu sektörün önümüzdeki dönemde de, gerek gelir açısından gerekse

istihdam açısından ülke ekonomisine katkısının artarak devam etmesini

öngördüklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, turizmde en çok

ziyaret edilen ilk 10 ülke arasına girmesini hedeflediklerini

kaydetti.

BAŞBAKAN ERDOĞAN, OECD KONSEYİ'NDE KONUŞTU: (2)

    -''AB KONSEYİ'NİN 17 ARALIK'TA ALACAĞI KARARIN,

    SADECE TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ İÇİN DEĞİL, YENİ DÜNYA

    DÜZENİ AÇISINDAN BİR MİLAT OLACAĞINA İNANIYORUZ'' 

    -''GEREK AVRUPA'NIN GEREKSE DÜNYAMIZIN İÇİNDEN GEÇMEKTE

    OLDUĞU KRİTİK DÖNEMİN, NE BU SORUMLULUĞUN DAHA FAZLA

    ERTELENMESİNE NE DE BUNDAN KAÇINILMASINA TAHAMMÜLÜ VAR''

    -''KATILIM MÜZAKERELERİNİN GECİKMEKSİZİN BAŞLATILMASINI

    BEKLİYORUZ''

    -''BUNDAN KASTIMIZ, MÜZAKERE SÜRECİNİN 2005'İN İLK

    BİRKAÇ AYINDA RESMEN, EN GEÇ TEMMUZ 2005'TE DE

    FİİLEN AÇILMASIDIR''   

            

    PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB

Konseyi'nin 17 Aralık'ta alacağı kararın sadece Türkiye-AB ilişkileri

için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına inandığını

bildirdi.

    Katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılmasını

beklediklerini de anlatan Başbakan, ''bundan kastımız, müzakere

sürecinin 2005'in ilk bir kaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de

fiilen açılmasıdır'' dedi.

    Başbakan Erdoğan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)

Konseyi'nde yaptığı konuşmada, OECD içerisinde başlatılan reform

çalışmalarını desteklediğini kaydetti.

    OECD'nin etkinliğinin muhafazası için genişlemesi gerektiğini

ifade eden Başbakan, ''Genişleme kapsamında, her adayın kendi

koşulları içinde, karşılıklı fayda ve fikirdaşlık temelinde

değerlendirİlmesi ve şartlar yerine getirildiğinde üye olması

gerektiğine inanıyoruz'' diye konuştu.

    Erdoğan, genişlemenin getireceği mali külfetin genişlemeden önce

incelenmesini, bu çerçevede genişlemenin mali boyutu ve bütçe

üzerindeki etkilerini inceleyecek bir görev gücü kurulmasını da

desteklediklerini belirtti.

   

    -TÜRKİYE'NİN REFORMLARI-

   

    Türkiye'de gerçekleştirilmekte olan reformlarda, OECD'nin

''peer-review (inceleme)'' çalışmaları ve iyi uygulamalardan da

yararlanıldığını vurgulayan Başbakan, şöyle devam etti:

    ''Hükümetimiz döneminde bu bağlamda Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi

Sözleşmesi İncelemesi, Türkiye Eğitim İncelemesi, Türkiye KOBİ

İncelemesi, ülkemizin Rekabet Politikaları, E-devlet, Tarım, Kara

Paranın Aklanması ile Mücadele ve İstanbul Bölge incelemesi gibi

alanlarda gerçekleştirilen veya başlatılacak olan çalışmalara ilave

olarak, Bireysel Emeklilik, Çevre, Sağlık gibi diğer konularda da

inceleme yapılmasını düşünüyoruz.''

   

    -OECD RAPORU-

   

    Başbakan Erdoğan bu arada, Ekonomik Kalkınma İnceleme Komitesi'nin

periyodik Türkiye incelemesine bağlı hazırladığı Türkiye raporunun,

çok ciddi bir referans belgesi niteliğinde olduğunu vurguladı.

    Başbakan, raporun genel olarak objektif ve dengeli şekilde

hazırlandığını ifade ederken, Uluslararası Enerji Ajansı bünyesinde

gerçekleştirilen Türkiye periyodik incelemesinin de 2005 yılı içinde

sonuçlandırılacağını söyledi.

        

    -TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ-

   

    Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Başbakan Erdoğan, AB ile

gerçekleştirilmekte olan ileri düzeyde bütünleşmenin, basit bir

ortaklığın ötesinde bir anlam ifade ettiğini belirtti. Erdoğan, şöyle

devam etti:

    ''AB 'nin temsil ettiği tüm ortak değerleri benimsiyoruz.

Bu değerlerin tüm kurum ve kural1arıyla ülkemizde de yerleşmesi,

halkımız tarafından da heyecanla paylaşılan ve kuvvetle desteklenen

bir hedeftir. Katılımcı demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü,

insan hakları, laiklik, düşünce, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü

bağlamında dünyadaki en yüksek standartlara AB çatısı altında

ulaşabileceğimizin bilincindeyiz. Bu itibarla ülkemizin AB'ye tam üye

olması temel stratejik hedefimizdir.''

    AB'nin, ilerleme raporunda ulaştığı sonuçlar ışığında Türkiye ile

üyelik müzakerelerinin açılmasını önerdiğini de hatırlatan Erdoğan,

şöyle konuştu:

   

    -''MÜZAKERELERİN, GECİKMEKSİZİN BAŞLATILMASINI BEKLİYORUZ''

    

    ''AB Konseyinin 17 Aralık'ta alacağı kararın, sadece Türkiye-AB

ilişkileri için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına

inanıyoruz. Gerek Avrupa'nın gerekse dünyamızın içinden geçmekte

olduğu kritik dönemin, ne bu sorumluluğun daha fazla ertelenmesine ne

de bundan kaçınılmasına tahammülü vardır.

    AB'li dostlarımızın, bu gerçeğin en az ülkemiz kadar bilincinde

olarak hareket edeceklerini, koşulsuz ve müzakere sürecinin

yürütülebilirliğini teminat altına alacak bir karar vereceklerini

umuyoruz. Bu çerçevede katılım müzakerelerinin gecikmeksizin

başlatılmasını bekliyoruz. Bundan kastımız, müzakere sürecinin 2005'in

ilk birkaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de fiilen

açılmasıdır.''

    Müzakerelere başlamak için ön şart niteliğinde olan siyasi

kriterlere uyum konusunda gerekli düzenlemelerin, süratli şekilde

çıkarılan uyum yasa paketleri ile yapıldığını kaydeden Başbakan

Erdoğan, bu sürecin katılım müzakereleri sırasında da devam edeceğini

vurguladı.

    Ekonomik alanda da bir dizi reform gerçekleştirildiğini anlatan

Erdoğan, mali sektör, kamu finansmanı, ekonomide rekabetin

artırılması, sosyal güvenlik, vergi ve tarım gibi alanlarda yeni yasal

düzenlemeler yapıldığını, gerekli önlemlerin alındığını ve önemli

ilerlemenin sağlandığını ifade etti.

    Elde edilen sonuçların kalıcılığı ve etkin uygulamasının

sağlanmadığı takdirde, ekonominin darboğazlara geri dönebileceğini

gayet iyi bildiklerini de vurgulayan Erdoğan, ''Yabancı sermaye

girişi, özelleştirme, verimlilik ve istihdam alanlarına daha fazla

önem ve öncelik vermemiz gerektiğinin farkındayız'' dedi.

    Yapısal reformları kararlılıkla devam ettirme iradelerinin tam

olduğunu da vurgulayan Erdoğan, bu amaçla önümüzdeki üç yılı kapsayan

bir ekonomik program hazırlandığını hatırlattı.

   

    -''TÜRK EKONOMİSİ AB'YE YÜK OLMAYACAK''-

   

    AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla, Türk

ekonomisindeki atılımın ivme kazanacağına da işaret eden Erdoğan, ''AB

üyeliğimiz gerçekleştiğinde, Türk ekonomisi AB'ye yük değil dinamizm

kaynağı olacak şekilde büyüyecektir'' şeklinde konuştu.

   

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir