Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007
BAŞBAKAN ERDOĞAN PARİS'TE...
-ERDOĞAN LCI HABER KANALINA KONUŞTU:
''FRANSIZ KAMUOYUNUN TÜRKİYE'DEN ÇEKİNMESİNİ
ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUM''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Fransız kamuoyunun Türkiye'den neden çekindiğini
anlamakta güçlük çektiğini bildirdi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde (OECD) temaslarda
bulunmak, Fransız siyasi ve iş çevreleriyle görüşmek üzere Paris'te
bulunan Erdoğan, Fransız haber kanalı LCI'nın sorularını yanıtladı.
Fransa'nın Türkiye'nin önemli bir ekonomik ortağı olduğunu
belirten Erdoğan, yatırımlar açısından da Fransa'nın Türkiye'de önemli
bir yer aldığını belirtti.
Erdoğan, AB sürecinde Fransa'nın Türkiye'ye örnek olduğunu
söyledi.
Türkiye'nin AB üyeliğinin birliğe zenginlik katacağını ifade eden
Erdoğan, ''Medeniyetlerarası uzlaşmanın ispatı olarak da Türkiye AB'ye
girmelidir'' dedi. Türkiye ile müzakereler başladıktan sonra ileride
askıya alınması ihtimaline yönelik bir soru üzerine Erdoğan, bunun
diğer ülkeler için de geçerli olduğunu hatırlattı ve Türkiye'nin
sorumluluklarını yerine getirmesiyle bunun söz konusu olamayacağını
bildirdi.
Türkiye'de başörtüsü yasağına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan,
''Türkiye'de bu konuda halka yönelik bir yasak olmadığını, ancak
öğrencilere yönelik böyle bir uygulama olduğunu'' belirtti.
''Bu konu şu anda bizim gündemimizde değil'' diyen Erdoğan, eğitim
özgürlüğü açısından yaklaşıldığında Avrupa ülkelerinde böyle bir
uygulama olmadığını hatırlattı. İnsanların inançlarının gereğini
yerine getirmesine saygı göstermek gerektiğini kaydeden Erdoğan,
''ancak farklı ideolojik yaklaşımlarla konuya yaklaşılıyorsa bunun da
farklı değerlendirilmesi gerektiğini'' ifade etti.
Erdoğan, bu konunun toplumsal mutabakat içinde çözülmesi
gerektiğine inandıklarını söyledi. Kendisinin Türkiye'de söylediği
şiir yüzünden mahkum olduğunu hatırlatan muhabirin, ''Bu şiiri hala
seviyor musunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Özgürlükler ülkesi
Fransa'da böyle bir şeyi tasvip etmek mümkün değil'' dedi.
İnsanların, düşüncesi ne olursa olsun karşısındaki insanlara zarar
vermedikleri taktirde düşünceden korkmamak gerektiğini kaydeden
Erdoğan, ''Bırakalım insanlar masada anlaşsınlar, birbirlerini
yaralamasınlar'' diye konuştu.
''AB içinde eşcinsellerin evlenmeleri ve evlat edinmeleri hakkını
nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Bizim
hukukumuzda bu konu tam oturmuş değildir, tartışma aşamasındadır''
dedi.
Başbakan Erdoğan, AB Komisyonu'nun İtalyan üyesinin
homoseksüellikle ilgili açıklamalarından sonra görevinden alınmasına
ilişkin bir soruyu, ''Ben dini lider olarak karşınızda değilim, dini
otorite de değilim, bu konuya dinsel, sosyal ve hukuki yaklaşımlar
var'' diye yanıtladı.
ERDOĞAN PARİS'TE
-BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA MALİYE BAKAN SARKOZY İLE GÖRÜŞTÜ
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nde (OECD) temaslarda bulunmak, Fransız
siyasi ve iş çevreleriyle görüşmek üzere Paris'te bulunan Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Maliye ve Ekonomi Bakanı Nicolas Sarkozy
ile görüştü.
Erdoğan'ın, Sarkozy ile Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği
residansında yaptığı görüşme bir saat sürdü.
Görüşmeden önce Türk ve Fransız basın mensuplarının görüntü
almasına izin verilmedi.
Sarkozy'nin, Alain Juppe'den boşalan iktidardaki Halk Hareketi
Birliği'nin (UMP) başkanlığına gelecek aylarda seçilmesine kesin
gözüyle bakılıyor.
Fransa'da merkezi sağda en güçlü siyasi lider olarak bilinen
Sarkozy'nin 2007 yılında da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması
bekleniyor.
ERDOĞAN-SARKOZY GÖRÜŞMESİ...
-SARKOZY'NİN ERDOĞAN'A, ''CHIRAC, TÜRKİYE İLE
MÜZAKERELERİN BAŞLAMASI YÖNÜNDE KARAR VERDİ''
DEDİĞİ BİLDİRİLDİ
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - (Rahmi Gündüz bildiriyor) -Fransa
Maliye ve Ekonomi Bakanı Nicolas Sarkozy'nin, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ile bugün yaptığı görüşmede, ''Cumhurbaşkanı Jacques Chirac,
Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması yönünde karar verdi''
dediği bildirildi.
Erdoğan-Sarkozy görüşmesinden sonra A.A'ya açıklama yapan
diplomatik kaynaklar, müzakerelerin başlaması konusunda, Fransa Maliye
ve Ekonomi Bakanının Erdoğan'a, ''Fransa'nın bu konudaki kararını
Chirac verecek. Chirac da müzakerelerin başlaması konusunda kararını
zaten verdi'' dediğini belirttiler.
Aynı kaynaklar bununla birlikte, müzakerelerin ne zaman
başlayacağı konusunda Chirac'ın tavrına ilişkin Sarkozy'nin açıklama
yapmadığına bildirdiler.
Görüşmede Sarkozy'nin, ''AB genişlemesinin şu anda yarattığı
sıkıntılar ve sorunlarla ilgili olarak Erdoğan'a bilgi verdiğini''
belirttiler. Sarkozy'nin görüşmede, Avrupa Birliği'nin şu anda
sorunları var. Nereye gidecek, nasıl bir genişleme gösterecek belli
değil, öncelikle bu sıkıntıları aşmamız gerekir'' dediği öğrenildi.
Sarkozy'nin, Alain Juppe'den boşalan iktidardaki Halk Hareketi
Birliği'nin (UMP) başkanlığına gelecek aylarda seçilmesine kesin
gözüyle bakılıyor.
Fransa'da merkezi sağda en güçlü siyasi lider olarak bilinen
Sarkozy'nin 2007 yılında da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olması
bekleniyor.
BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA'DA...
-BAŞBAKAN ERDOĞAN ULUSLARARASI İLİŞKİLER
ENSTİTÜSÜ'NDE BİR KONUŞMA YAPTI
-ERDOĞAN: ''FRANSA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ
DAYANIŞMANIN SÜREKLİ ARTIĞINI GÖRDÜK''
''TÜRKİLE'NİN AVRUPALILIĞI 1963'TE TESCİL
EDİLMİŞTİR''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa
ile Türkiye arasındaki dayanışmanın sürekli artığını gördüklerini
söyledi.
Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde (IFRI) akşam
yemeğinden önce yaptığı kısa konuşmasına yönetim kuruluna, başkana,
yöneticilerine ve genel müdürüne teşekkür ederek başladı.
Onur konuğu olarak kısa bir konuşma yapan Erdoğan, Türkiye'nin AB
yolculuğunun 1959'da başladığını ve 1963'te tam üyeliğe kapının
açıldığı bir sürecin başladığını söyledi. Erdoğan, 1963'te Türkiye'nin
Avrupalılığının tescil edildiğini belirterek, Osmanlı ile ilgili
yapılan ''hasta adam'' yaklaşımının ardından, 1963'le birlikte farklı
bir süreç başladığını ifade etti.
Bu süreçte özellikle Fransa ile Türkiye arasındaki dayanışmanın
sürekli artığını gördüğünü söyleyen Erdoğan, ''Bunu gümrük birliğinde
gördük, Helsinki'de gördük, Kopenhag'da gördük. Şimdi artık final
noktasına geldik ve küresel bir güç haline gelecek olan AB'ye
Türkiye'nin katkısında göreceğiz. Askeri, siyasi, kültürel ekonomik,
ticari, bütün alanlarda Türkiye ile olan münasebetler artık farklı bir
noktada. Böyle bir ittifak içinde olan iki tarafın dayanışmasından çok
farklı bir şey düşünmek mümkün değil'' dedi.
Erdoğan, ''Hele hele, NATO, AGİT, OECD gibi bir çok uluslararası
kuruluşlar içinde birlikteyken AB'de ayrı kalacağız: Bunu düşünülemez,
ben böyle inanıyorum'' diye konuştu.
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN LE PARİSİEN GAZETESİNE DEMECİ:
-''TÜRKİYE'NİN TEK İSTEDİĞİ, KENDİSİNE
DİĞER ÜLKELERE DAVRANILDIĞI GİBİ DAVRANILMASI''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
''Türkiye'nin tek istediğinin, kendisine AB'ye üyelik konusunda diğer
ülkelere davranıldığı gibi davranılması olduğunu'' söyledi.
Erdoğan, Fransa'nın Le Parisien gazetesinin yarınki sayısında yer
alacak demecinde, ''AB'nin daha önceki genişlemelerinde, aday
ülkelerin üyeliğinin onaylanması için hiç referandum yapılmadı. Bunu
Türkiye'ye kabul ettirmek şu ana dek uygulanan süreçle çelişir''
ifadesini kullandı.
Bunun AB'nin ilkelerine de aykırı olacağını belirten Erdoğan,
AB'ye tam üyelik için gereken ekonomik ve siyasi kriterlerin açıkça
belli olduğunu söyledi.
''Demokrasi ve insan hakları konusunda, Türkiye'nin bazı AB
üyelerinden bile ilerde olduğunu'' söyleyen Başbakan Erdoğan, AB
Komisyonu'nun ilerleme raporunda Türkiye'nin tüm kriterleri yerine
getirdiğinin açıkça ifade edildiğini kaydetti.
Erdoğan, ''Geçen yüzyılda ülkemize (Avrupa'nın hasta adamı)
deniliyordu. Bugün bizi dışarı atmaya çalışanlar aynı kişiler. Avrupa
bir Hıristiyan kulübü haline getirilmeye mi çalışılıyor? Böyle bir
durum varsa Türkiye neden NATO ve birçok Avrupa kurumuna kabul edildi?
Türkiye bazen Avrupalı sayılıyor, bazen sayılmıyor. Bu kabul
edilemez'' ifadesini kullandı.
BAŞBAKAN ERDOĞAN:(1)
-''AB İLE BÜTÜNLEŞME PERSPEKTİFİNİ HİÇ YİTİRMEDİK''
-''EN RASYONEL VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YOLU
BİRLİKTE BULACAĞIMIZA İNANIYORUM''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde kritik olarak kabul edilen dönemlerde
dahi AB ile bütünleşme perspektifini hiç yitirmediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde
yemekte yaptığı konuşmada, Türkiye-AB ilişkilerinin kritik bir safha
içinde bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Esasında AB'yle ilişkilerimizi tanımlamak için 'kritik'
sözcüğünü sevmiyorum. Maalesef, on yıllardan bu yana sıklıkla 'kritik'
dönemlerden geçtik. İniş çıkışlarımız, hatta duraklamalarımız oldu.
Ama böyle dönemlerde dahi bütünleşme perspektifini hiç yitirmedik.''
Erdoğan, ilişkilerin 40 yılı aşan geçmişi boyunca hem Türkiye hem
de AB'nin birbirlerinden farklı alternatiflere yönelme imkanı olduğunu
belirterek, şunları söyledi:
''Diplomatik bir lisan kullanmadığım için mazur görün: Her iki
taraf da, son 40 yıl boyunca birbirini gözden çıkaracak noktalara
pekala sürüklenebilirdi. Bunu biz de yapmadık; AB de yapmadı.
Düşünmedik bile. Zira birbirimiz için taşıdığımız stratejik değer ve
önemin bilincindeydik.''
Türkiye ile AB arasındaki farklılıkların bugün olduğu gibi
1963'te ortaklık ilişkisi kurulduğu zaman da mevcut olduğunu söyleyen
Erdoğan, buna rağmen ilişkilerin 1963 Ankara anlaşmasıyla kurulan ahdi
zeminin yanı sıra ortak çıkarlar sayesinde sürekli geliştiğini
kaydetti. Erdoğan, ''Bizi birleştiren daima ortak değerlerimiz, ortak
bilincimiz, ideallerimiz ve ortak geleceğimiz oldu'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şimdiye kadarki konuşmalarında reform sürecinde
yapılmaya çalışılanları anlattığını, ancak bugünkü konuşmasında farklı
öncelikleri olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
''Bunun sebebi reform sürecimizi büyük ölçüde tamamladığımız için
değil. Nereden nereye geldiğimizi, 6 Ekim günü yayımladığı rapor ve
tavsiyeyle, bizzat AB Komisyonu tescil ve teslim ettiği için.''
-''AB'NİN GÖSTERDİĞİ EN RASYONEL YOL OLMALI''-
Başbakan Erdoğan, henüz gereken herşeyin yapılmadığını, üyelik
perspektifini netleştirecek tüm kararların alınmadığını belirterek,
Türkiye'nin önünde tamamlaması gereken pek çok ve zorlu çalışma
olduğunu kaydetti.
Müzakerelerin açılması yönünde sadece ilk aşama olan, AB
Komisyonu'nun olumlu rapor ve tavsiyesini elde ettiklerine dikkati
çeken Erdoğan, bunu tarihi önemde gördüklerini ve memnuniyetle
karşıladıklarını belirtti.
Erdoğan, bununla birlikte, tavsiyede diğer adaylara uygulanan
yerleşik usul ve esaslardan farklılık gösteren bazı unsurlar
bulunduğunu, bunların, müzakerelerin açılma perspektifine değil,
açıldıktan sonra ne şekilde ve ne yöne doğru yürütüleceklerine ilişkin
konularda yoğunlaştığını ifade etti.
AB'nin üyelik müzakereleri için ne en kısa, ne de en uzun yolu
göstermesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, ''AB'nin gösterdiği, en
rasyonel yol olmalıdır. Türkiye'ye dair bazı önerilerde bunun
yapıldığını söyleyemem'' dedi.
Erdoğan, müzakerelere ilişkin kararın alınacağı 17 Aralık'a kadar
görüş ve beklentilerini üye ülkelerle ayrıntılı biçimde tartışma
imkanı bulacaklarına da dikkati çekerek, ''nihayetinde en rasyonel ve
sürdürülebilir yolu birlikte bulacağımıza inanıyorum'' diye konuştu.
Türkiye-AB ilişkilerinin seyrine bakıldığında, hiçbir yeni aşamaya
kendiliğinden veya nedensiz geçilmediğinin görüleceğini belirten
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''İlişkilerimiz her defasında artık kendini tüketen bir dönemi
noktalayıp, bir sonraki aşamaya çıkılarak yürümüştür. Önce Ankara
Anlaşması ve Katma Protokol ile ekonomiler yakınlaştırılmış; Gümrük
Birliği ile iktisadi bütünleşme tamamlanmış; Aralık 1999'da adaylık
süreci başlatılmış ve nihayetinde Aralık 2002'de müzakerelere geçiş
hedefi belirlenmiştir.''
BAŞBAKAN ERDOĞAN: (2)
-''ATILACAK TEK ADIM, GİDİLECEK
TEK YÖN MÜZAKERELER''
-''AB, KENDİSİNİ KÜLTÜREL VE DİNİ
SINIRLAR İÇİNE HAPSETMEMELİ''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kopenhag
siyasi kriterlerinin Türkiye tarafından karşılandığının tespit
edilmesi durumunda, geriye tek bir adımın kaldığını belirterek,
''Atılacak tek bir adım, gidilecek tek bir yön vardır, bir sonraki
doğal aşamaya, yani müzakerelere geçmek'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'ndeki
konuşmasında,''Üyeliğin müzakerelerin sonunda, uzun zaman dilimi
içinde ve Türkiye'nin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine
bağlı olarak gerçekleşeceğini'' ifade etti.
Erdoğan, zaman içinde hem AB'nin hem de Türkiye'nin değişeceğine
işaret ederek, Türkiye'nin beklentilerinin ''kısa vadeli pragmatik
çıkarlar üzerine kurulu olmadığını'' söyledi.
AB içinde bazı çevrelerin Türkiye'nin üyeliğini salt ekonomik
fayda-maliyet analizlerine indirgemeye çalıştıklarını da belirten
Erdoğan, Ankara Anlaşması imzalandığı gün, dönemin Komisyon Başkanı
Walter Hallstein'in ''Bugün, büyük bir siyasi adıma tanıklık
ediyoruz'' sözlerini hatırlattı. Erdoğan, o dönemde Türk ekonomisinin
çok kırılgan olmasına ve AB bütünleşmesinin ekonomik boyutunun ön
plana çıkmasına karşın, ilişkilerin siyasi boyutu üzerine yapılan bu
vurguyu anlamlı bulduğunu söyledi.
İlişkilerin siyasi boyutuna yapılan vurgunun gerçekte hiç ortadan
kalkmadığını ifade eden Başbakan Erodğan, şöyle devam etti:
''Hatta dinler ve kültürler arasında çatışma yaratma gayretleri
karşısında daha da önemli hale gelmiştir. Komisyon tarafından
Türkiye'nin üyeliğinin olası etkilerini değerlendirmek üzere
hazırlanan çalışmayı ele alınız. Türkiye'nin AB'ye başta temel
katkısının siyasi ve stratejik alanlarda olacağını ortaya koymuyor
mu?''
Türkiye'nin üyeliğinin, AB'nin siyasi bir Birlik olma ve savunma
gücünü pekiştirme hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracağı gerçeğinin,
AB'nin çeşitli organlarınca çeşitli kereler dile getirildiğini
söyleyen Erdoğan, ''Bu konuda artık zihinlerde hiçbir soru işareti
olmaması gerektiğine inanıyorum'' diye konuştu.
-''AB, KENDİSİNİ KÜLTÜREL VE DİNİ SINIRLAR İÇİNE HAPSETMEMELİ''-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üyeliğine ilişkin tartışmalarda,
üyeliğin AB'ye neler katacağını da dikkate almaları, önyargılara ve
yaratılmaya çalışılan suni engellere itibar etmemeleri gerektiğini,
ancak bu yolla doğrulara ulaşabileceklerini ifade etti.
Türkiye olarak, Anadolu'da yüzyıllar boyu farklı din ve kültürlere
evsahipliği yapmış olmayı ve bugün de bunun mirasını taşımayı en büyük
zenginlikleri olarak gördüklerini kaydeden Erdoğan, önemli olanın
farklılıklar değil, her bir farkın yarattığı artı değer olduğunu
düşündüklerini söyledi.
''Bu durum Türk-Fransız ilişkileri için de geçerli değil midir?''
sorusunu soran Erdoğan, şunları kaydetti:
''Ortak tarihimizin en uzun kesitlerini, el ele yaşadığımız
dönemler oluşturmuştur. Anadolu'nun bütününe (Turchia) adını ilk
olarak Frenkler vermiştir. Atalarımız da çok uzun süre Avrupa'yı
(Frengistan) olarak tanımlamışlardır.
Her alanda yoğun alışverişte bulunduğumuz bu safhaları, geçici
çıkarların yönettiği, iç ve dış konjonktürlerin rüzgarlarına tabi
bağlarla açıklamak mümkün müdür?
Hele bunları karşıtlık ilişkileri gibi düşünmek, geçmişe ve
geleceğe insafsızlık yapmak olur.''
Erdoğan, AB'nin de kendisini kültürel ve dini sınırlar içine
hapsederek değil, her bir üye ülkenin bireysel zenginliklerini
birliğin ortak zenginliği haline dönüştürebildiği ölçüde
güçlenebileceğini, ''çeşitlilik içinde birlik'' idealine ancak bu yola
varılabileceğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, ''Avrupa değerlerinin (evrensel) olduğu
iddiasına, Türkiye gibi Müslüman bir ülkenin bu değerlere uymayı
öncelik ve amaç edinmesinden daha güzel bir kanıt bulabilir misiniz?
Hal böyleyken, dini ve kültürel farklılıkları ön plana çıkarmanın kime
ne getirisi olacaktır'' diye konuştu.
Türkiye'nin cesametinden bahsedildiğine dikkati çeken Erdoğan,
tecride, dışlanmışlığa, başıboşluğa mahkum edilmesi halinde cesametin
fırsat değil, risk olabileceğini, ancak doğru politikalarla, akılcı
planlamalarla, dayanışmayla büyük bir potansiyel haline de
getirilebileceğini söyledi. Erdoğan, ''Biz bu ikinci yolu seçiyoruz;
bunun için çalışıyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, AB'nin kaygılarını bütünüyle müdrik olduklarını,
müzakere masasında bunları gereken şekilde dikkate alacak çözümler
geliştirilebileceğini de bildiklerini söyledi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN: (3)
''TÜRKÜZ, MÜSLÜMANIZ AMA SİZLERLE AYNIYIZ''
-''TÜRKİYE AB EKONOMİLERİNE YÜK OLMUYOR,
NET KATKI YAPIYOR''
PARİS (A.A) - 20.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin
1980'lerdeki genişlemesinde üye ülkelere sunduğu mali imkanların,
bundan 10 sene sonra sunacaklarından çok farklı olduğunu bildiklerini,
AB'ye sadece maddi hesaplarla bakmadıklarını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde
yemekte yaptığı konuşmada, Türkiye ile ilgili tartışmalarda temel bir
hususun gözden kaçtığına işaret ederek, bu hususun özellikle Fransa
için önemli olduğunu, çünkü bundan 200 yıl önce bu alandaki yani insan
hakları alanındaki mücadelenin ilk başladığı yerin Fransa olduğunu
hatırlattı.
Günümüzde insan haklarının uluslararası düzenin hatta günlük
yaşantıların temel kuralı haline geldiğini belirten Erdoğan, hiçbir
şeyin insan faktöründen bağımsız olarak düşünülemeyeceğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, daha sonra şunları söyledi:
''Ama nedense 'insan'ın önüne hep sıfatlar ekliyoruz: Hıristiyan,
Müslüman, Yahudi, Türk, Fransız, Alman... Nihayetinde hepimizin insan
olduğunu, korkularımızın, sevinçlerimizin arayışlarımızın örtüştüğünü
unutuyoruz. Beklentimizin, kendimiz ve ailelerimiz için onurlu, saygın
ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamamıza imkan yaratacak bir yaşam
olduğunu gözden kaçırıyoruz. Esas çabamızın bunu sağlamak olduğunu
da...''
Türkiye'nin AB üyeliğinin de bu perspektiften görülmesini
isteyen Erdoğan, ''Evet, Türküz, Müslümanız, cesametli bir ülkenin
vatandaşları, zor bir coğrafyanın sahipleriyiz. Ama inanın, temele
indirgediğinizde, sizlerle aynıyız. Aynı hedef için; aynı yöne doğru
koşuyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''insan hak ve özgürlükleri kavramını yaratmış
olan Fransa'nın, Türkiye'yi bu hedeften yoksun bırakacağına ihtimal
dahi vermek istemediğini'' de kaydederek, şunları belirtti:
''İnanınız, bu hedefe ulaşma yolunda size kayıp verdirerek,
kendimiz kazanmayacağız.(zero-sum) Hepimiz birlikte kazanacağız.''
Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin ''haddinden fazla'' genişlemesine
yol açacağına, karar alma mekanizmalarını tıkayacağına ve yeni
reformlar gerektireceğine inananlar bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan,
şöyle konuştu:
''Ben ise tüm samimiyetimle iddia ediyorum ki, AB'nin Türkiye'ye
genişlemesi 'haddinden fazla' değil, 'gerekli' bir adımdır.
Bahsettiğimiz, Atatürk devrimlerini 15 yıla sığdırmayı başarmış, büyük
değişim/gelişim kabiliyetine ve potansiyele sahip bir ülkedir.''
-''TÜRKİYE AB EKONOMİLERİNE YÜK OLMUYOR, NET KATKI YAPIYOR''-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB yolunda kaydettiği gelişmeleri
büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla başardığını belirterek, şunları
söyledi:
''İzninizle tek bir örnek vereyim. Ocak 1996-Mart 2004 arasında
Türkiye'nin AB ile ticareti toplam 70 milyar Euro açık verdi. Aynı
dönemde AB'den aldığımız hibe yardımların tutarı ise 1 milyar Euro
civarındadır. Yani son 8 yıldır, Türkiye AB ekonomilerine bırakın yük
olmayı, net katkı yapmaktadır. Tüm bunları kimseyi eleştirmek veya
suçlamak anlamında dile getirmiyorum. Dikkatinize sunmak istediğim
husus, Türkiye'yi tam üyelik noktasında değil de sadece bugün
bulunduğu noktada ele alan katı ve dar vizyonlu şablonlarla
değerlendirmemek gerektiğidir.''
Türkiye'nin Avrupa'nın inşasının hep içinde ve yanında yer
aldığını vurgulayan Erdoğan, geleceğin AB üyesi Türkiye'yi inşa
ederken, AB'yi yanlarında görmek istediklerini kaydetti.
Atılması gereken çok adım olduğunu ve bunun zaman alacağını
bildiklerini ifade eden Erdoğan, ''Planımızda bunu AB olmadan tek
başına yapmak olasılığına yer vermek istemiyoruz'' diye konuştu ve
reform sürecine her durumda tereddütsüz devam edileceğini kaydetti.
BAŞBAKAN ERDOĞAN FRANSA'DA...
-ERDOĞAN: ''AVRUPA'NIN ÜYELİK HALİNDE
TÜRKİYE'DEN GÖÇ GELECEK DİYE KORKMASI
GEREKSİZ''
(FOTOĞRAFL)
PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Rahmi Gündüz bildiriyor - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan üyelik halinde AB'nin Türkiye'den ''göç gelecek''
diye korkmasının gereksiz olduğunu söyledi.
Fransız Dış Politika Enstitüsü'nün 25. Kuruluş Yıldönümü
toplantısına katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmadan sonra
misafirlerin Türkiye'ye yönelik sorularını yanıtladı.
Serbest dolaşım hakkıyla ilgili bir soru üzerine Erdoğan,
Türkiye'nin AB'de serbest dolaşım hakkını 1986'de elde ettiğini
hatırlattı. Ancak bu hakkı şu ana kadar kullanmadığını belirtti.
Üyelik halinde belirli bir süre bu hakkından feragat edilmesinin
düşünülebileceğini kaydeden Erdoğan, ''Bu konuda yaşanan korku
gereksiz. Türkiye'deki ekonomik trendler ve büyüme hızı böyle devam
ederse Avrupa'daki göçmen Türk nüfusunun göçü tersine döner'' dedi.
Türkiye'deki son ekonomik gelişmelere dikkati çeken Erdoğan,
Almanya'da 60 bin Türkün iş yeri sahibi olduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin büyüklüğünden dolayı AB'ye girişinin zor olup olamayacağı
yönündeki bir soru üzerine Erdoğan, ''Avrupa içinde böyle bir
düşünceyi zaaf olarak değerlendirdiğini'' söyledi. Erdoğan, AB siyasi
güç olmak istiyorsa bu tür bir düşüncenin geçerli olamayacağını ifade
etti.
Erdoğan AB müzakerelerine ilişkin bir soru üzerine verdiği yanıtta
ise, ''bazı aday ülkelere müzakereler bittikten sonra talep edilen
konular şimdi bizden isteniyor'' diye yanıtladı. Türkiye ile
müzakerelerin başladıktan sonra askıya alınması uyarısına ilişkin bir
soru üzerine Erdoğan, Bu konunun daha önce Nice anlaşmasında öngörülen
bir tedbir olduğunu belirtti, ancak hiçbir ülkeye uygulanmadığını
hatırlattı. Erdoğan, ''bununla birlikte bunun istisnai bir şekilde
sadece Türkiye için gündeme getirilmesi bizi rahatsız etti'' şeklinde
konuştu.
Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, bu
konunun parlamentolarda halledilebilecek bir konu olmadığını
belirterek, bunun tarihçilere bırakılması gerektiğini kaydetti.
Erdoğan ''Ermeni soykırımı iddiasını yapanlar gelip arşivlerimize
bakabilirler. Bakın biz arşivlerimizi açtık. Ancak bu iddiaları
yapanlar lütfedip arşivlerimizi incelemeye gelmiyorlar'' dedi.
Türkiye'nin Ermenistan'a hava koridorunu açtığını hatırlatan Erdoğan,
''Türkiye'de yaşayan Ermeni vatandaşlarımız da Türkiye'nin AB
üyeliğine büyük destek veriyorlar'' dedi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''TÜRKİYE, ULUSLARARASI
CEZA MAHKEMESİ ANLAŞMASINI İMZALAYACAK''
PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Türkiye'nin savaş ve insanlık suçlarını yargılayacak Uluslararası Ceza
Mahkemesi'ni (UCM) kuran Roma anlaşmasını imzalayacağını ve
onaylayacağını bildirdi.
Fransız Dış Politika Enstitüsü'nün 25. kuruluş yıldönümü
toplantısına katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmadan sonra
misafirlerin Türkiye'ye yönelik sorularını yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, Fransa'da 1981'de idam cezasının kaldırılmasına
ön ayak olan eski Adalet Bakanı sosyalist Robert Badinter'nin sorusu
üzerine, Türkiye'nin Roma anlaşmasını imzalayacağını ve onaylayacağını
söyledi.
UCM, devletlerin uluslararası hukuk kapsamında işleyebilecekleri
en ağır suçlar olan soykırım, diğer insanlığa karşı suçlar ile savaş
suçlarını soruşturmak amacıyla, uluslararası toplum tarafından Temmuz
1998'de kurulan daimi, bağımsız bir yargı organı. Şimdiye dek 139
devlet tarafından imzalanan Roma anlaşması, bunların 92'si tarafından
onaylandı. 60 ülkenin onayıyla 1 Temmuz 2002'de faaliyete geçen
UCM'nin merkezi Hollanda'nın Lahey kenti.
BAŞBAKAN ERDOĞAN, OECD KONSEYİ'NDE KONUŞTU: (1)...
-''EKONOMİK KALKINMA VE MALİ İSTİKRARIN SAĞLANMASINDA
BAŞLICA ETKEN, BİR MALİ DİSİPLİN UYGULAYARAK BÜTÇEDE
HEDEFLENEN FAİZ DIŞI FAZLAYI ELDE ETMEK. BU KONUDA
TAVİZ VERİLMEYECEK''
-''2004 YILINDA YÜZDE 8, 2005 YILINDA DA YÜZDE 6'LIK
BÜTÇE AÇIĞI BEKLENİYOR''
-''BU SENE SONUNDA 17 MİLYON TURİST GİRİŞİ VE 13 MİLYAR
DOLAR TUTARINDA BİR GELİRE ULAŞACAĞIMIZI HESAPLIYORUZ''
(FOTOĞRAFLI)
PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekonomik
kalkınma ve mali istikrarın sağlanmasında başlıca etkenin, bir mali
disiplin uygulayarak bütçede hedeflenen faiz dışı fazlayı elde etmek
olduğunu vurgularken, ''bu konuda taviz verilmeyecek'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
Konseyi'nde yaptığı konuşmada, küresel trendlere bakıldığında, dünya
nüfusunun artmaya devam edeceğinin, bu artışın neredeyse tamamının az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanmasının beklendiğini
söyledi.
Erdoğan, ekonomik olarak bakıldığında ise dünya çapında ekonomik
hareketliliğin hızlanacağının görüldüğünü, ancak bu gelişmeden tüm
ülkelerin aynı ölçüde yararlanmasının güçlüğünün de anlaşıldığını
kaydetti.
Batı ile Doğu arasındaki etkileşim de küreselleşmenin kendi
dinamikleri içinde artacağını ve bu bağlamda Türkiye'nin de içinde
bulunduğu Avrasya daha çok entegrasyonu ifade eden bir coğrafya haline
geleceğini vurgulayan Başbakan, şöyle devam etti:
''Küreselleşme sürecinin, sağladığı imkanların yanı sıra birtakım
dengesizlik ve eşitsizlikleri de beraberinde getirdiği ortadadır.
Tabiatıyla bu süreçten en fazla faydalanacak olanlar, demokratik ve
hür toplumlar, hukukun üstünlüğüne dayanan açık rejimler olacaktır.
Türkiye bu konudaki tercihini yapmıştır ve özgüven içinde yoluna devam
etmektedir. Türkiye içinde bulunduğu bölgede ve küresel düzeyde
yaşanabilecek her türlü gelişme karşısında bu hedefini
değiştirmeyecektir.
İç ve dış politikamızın temel amacı, siyasi, ekonomik ve sosyal
alandaki en ileri standartları halkımıza sunmaktır. Türkiye, tarihi
tecrübesiyle, insan kaynaklarıyla, kültürüyle, laik ve demokratik
rejimiyle bu hedefe ulaşmaya muktedirdir.''
-BÜYÜME REKORU-
Bu arada Türkiye'nin 2002 yılındaki büyüme oranının yüzde 7.9,
2003 yılında ise yüzde 5.9 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan,
Türk ekonomisinin 2004 yılında da, hedeflenenden iyi bir performans
gösterdiğini, yılın ilk yarısında kaydedilen yüzde 13.5'lik büyüme
oranının 'bir rekor' olduğunu vurguladı.
Siyasi istikrar, hızlı ve yerinde kararlar alan bir ekonomi
yönetimi, yapısal refonnlarla güçlendirilen ve AB hedefi ile
desteklenen olumlu beklentilerin bir güven ortamı oluşturduğunu ifade
eden Erdoğan, faizlerdeki düşüş trendinin devam ettiğini belirtti.
-DIŞ TİCARET-
Bu güven ortamının, ihracat ve ithalattaki ciddi artışlarla
kendini gösterdiğini de anlatan Başbakan Erdoğan, yıl sonu itibariyle
dış ticaret hacminin 150 milyar doları aşacak olmasının, Türkiye'nin
üretim, tüketim ve ticaret gücünü kanıtladığını vurguladı.
Bu yıl ihracatın 60 milyar doları aşmasının beklendiğini de
söyleyen Başbakan, ''Bu dinamik sürecin önümüzdeki yıllarda da
sürdürülmesi için gereken önlemler alınmaktadır'' diye konuştu.
-ENFLASYON KONTROL ALTINDA-
Yıllardır üstesinden gelinemeyen enflasyonun, kararlı
politikalarla kontrol altına alınmaya başlandığını anlatan Başbakan
Erdoğan, Eylül ayı sonu itibariyle ise tüketici fiyatlarında yıllık
enflasyon yüzde 9 ile son 30 yılın en düşük seviyesine, tek haneli
rakama ulaştığını kaydetti.
Erdoğan, enflasyonda elde edilen başarının somut bir sonucu olarak
1 Ocak 2005 tarihi itibariyle Türk Lirası'ndan 6 sıfır atılacağını da
belirtti.
-FAİZ DIŞI FAZLADA TAVİZ YOK-
Ekonomik kalkınma ve mali istikrarın sağlanmasında başlıca
etkenin, bir mali disiplin uygulayarak bütçede hedeflenen faiz dışı
fazlayı elde etmek olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Bu konuda taviz
verilmeyecektir. Kaynağı olmayan harcamalar yapılmamaktadır, bundan
sonra da yapılmayacaktır'' diye konuştu.
Bütçe açığının milli gelire oranında, 2003 ve 2004 yılı
bütçelerinde belirgin bir düşüş yaşandığını da açıklayan Erdoğan, 2001
yılında yüzde 16.5 olan bu oranın, bu yıl yüzde 8'e, 2005 yılında da
yüzde 6'ya inmesinin beklendiğini kaydetti.
Hükümetin tarım, sosyal güvenlik, bankacılık, enerji ve vergi gibi
önemli sektörlerde kapsamlı reformları sürdürme azminde olduğunu da
vurgulayan Erdoğan, ''ayrıca yabancı yatırımları teşvik etmeye ve bu
yoldaki bürokratik engelleri kaldırmaya yönelik çalışmalarımız devam
etmektedir'' dedi.
-TÜRKİYE ENERJİ KORİDORU-
Türkiye'nin bir enerji koridoru teşkil ettiğini ifade eden
Başbakan, bu çerçevede son yıllarda çeşitli petrol ve doğal gaz
projelerinin gerçekleştirilmesine ön ayak olduğunu kaydetti.
Bakü- Tiflis-Ceyhan ana ihraç ham petrol boru hattı projesi ve
Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı projesinde önemli aşamalar
kaydedildiğini belirten Başbakan, ''Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinde ilk
petrolün 2005 yılının ortalarında Ceyhan'a ulaşması sağlanmış
olacaktır'' diye konuştu.
-TURİZMDE HEDEF İLK 10-
Türkiye'nin bir başarı öyküsünü, turizm alanında da
gerçekleştirmekte olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bu sene sonunda 17
milyon turist girişi ve 13 milyar dolar tutarında bir gelire
ulaşacağımızı hesaplamaktayız'' dedi.
Bu sektörün önümüzdeki dönemde de, gerek gelir açısından gerekse
istihdam açısından ülke ekonomisine katkısının artarak devam etmesini
öngördüklerini anlatan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, turizmde en çok
ziyaret edilen ilk 10 ülke arasına girmesini hedeflediklerini
kaydetti.
BAŞBAKAN ERDOĞAN, OECD KONSEYİ'NDE KONUŞTU: (2)
-''AB KONSEYİ'NİN 17 ARALIK'TA ALACAĞI KARARIN,
SADECE TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ İÇİN DEĞİL, YENİ DÜNYA
DÜZENİ AÇISINDAN BİR MİLAT OLACAĞINA İNANIYORUZ''
-''GEREK AVRUPA'NIN GEREKSE DÜNYAMIZIN İÇİNDEN GEÇMEKTE
OLDUĞU KRİTİK DÖNEMİN, NE BU SORUMLULUĞUN DAHA FAZLA
ERTELENMESİNE NE DE BUNDAN KAÇINILMASINA TAHAMMÜLÜ VAR''
-''KATILIM MÜZAKERELERİNİN GECİKMEKSİZİN BAŞLATILMASINI
BEKLİYORUZ''
-''BUNDAN KASTIMIZ, MÜZAKERE SÜRECİNİN 2005'İN İLK
BİRKAÇ AYINDA RESMEN, EN GEÇ TEMMUZ 2005'TE DE
FİİLEN AÇILMASIDIR''
PARİS (A.A) - 21.10.2004 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB
Konseyi'nin 17 Aralık'ta alacağı kararın sadece Türkiye-AB ilişkileri
için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına inandığını
bildirdi.
Katılım müzakerelerinin gecikmeksizin başlatılmasını
beklediklerini de anlatan Başbakan, ''bundan kastımız, müzakere
sürecinin 2005'in ilk bir kaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de
fiilen açılmasıdır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)
Konseyi'nde yaptığı konuşmada, OECD içerisinde başlatılan reform
çalışmalarını desteklediğini kaydetti.
OECD'nin etkinliğinin muhafazası için genişlemesi gerektiğini
ifade eden Başbakan, ''Genişleme kapsamında, her adayın kendi
koşulları içinde, karşılıklı fayda ve fikirdaşlık temelinde
değerlendirİlmesi ve şartlar yerine getirildiğinde üye olması
gerektiğine inanıyoruz'' diye konuştu.
Erdoğan, genişlemenin getireceği mali külfetin genişlemeden önce
incelenmesini, bu çerçevede genişlemenin mali boyutu ve bütçe
üzerindeki etkilerini inceleyecek bir görev gücü kurulmasını da
desteklediklerini belirtti.
-TÜRKİYE'NİN REFORMLARI-
Türkiye'de gerçekleştirilmekte olan reformlarda, OECD'nin
''peer-review (inceleme)'' çalışmaları ve iyi uygulamalardan da
yararlanıldığını vurgulayan Başbakan, şöyle devam etti:
''Hükümetimiz döneminde bu bağlamda Rüşvet Verilmesinin Önlenmesi
Sözleşmesi İncelemesi, Türkiye Eğitim İncelemesi, Türkiye KOBİ
İncelemesi, ülkemizin Rekabet Politikaları, E-devlet, Tarım, Kara
Paranın Aklanması ile Mücadele ve İstanbul Bölge incelemesi gibi
alanlarda gerçekleştirilen veya başlatılacak olan çalışmalara ilave
olarak, Bireysel Emeklilik, Çevre, Sağlık gibi diğer konularda da
inceleme yapılmasını düşünüyoruz.''
-OECD RAPORU-
Başbakan Erdoğan bu arada, Ekonomik Kalkınma İnceleme Komitesi'nin
periyodik Türkiye incelemesine bağlı hazırladığı Türkiye raporunun,
çok ciddi bir referans belgesi niteliğinde olduğunu vurguladı.
Başbakan, raporun genel olarak objektif ve dengeli şekilde
hazırlandığını ifade ederken, Uluslararası Enerji Ajansı bünyesinde
gerçekleştirilen Türkiye periyodik incelemesinin de 2005 yılı içinde
sonuçlandırılacağını söyledi.
-TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ-
Türkiye-AB ilişkilerine de değinen Başbakan Erdoğan, AB ile
gerçekleştirilmekte olan ileri düzeyde bütünleşmenin, basit bir
ortaklığın ötesinde bir anlam ifade ettiğini belirtti. Erdoğan, şöyle
devam etti:
''AB 'nin temsil ettiği tüm ortak değerleri benimsiyoruz.
Bu değerlerin tüm kurum ve kural1arıyla ülkemizde de yerleşmesi,
halkımız tarafından da heyecanla paylaşılan ve kuvvetle desteklenen
bir hedeftir. Katılımcı demokrasi, çoğulculuk, hukukun üstünlüğü,
insan hakları, laiklik, düşünce, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü
bağlamında dünyadaki en yüksek standartlara AB çatısı altında
ulaşabileceğimizin bilincindeyiz. Bu itibarla ülkemizin AB'ye tam üye
olması temel stratejik hedefimizdir.''
AB'nin, ilerleme raporunda ulaştığı sonuçlar ışığında Türkiye ile
üyelik müzakerelerinin açılmasını önerdiğini de hatırlatan Erdoğan,
şöyle konuştu:
-''MÜZAKERELERİN, GECİKMEKSİZİN BAŞLATILMASINI BEKLİYORUZ''
''AB Konseyinin 17 Aralık'ta alacağı kararın, sadece Türkiye-AB
ilişkileri için değil, yeni dünya düzeni açısından bir milat olacağına
inanıyoruz. Gerek Avrupa'nın gerekse dünyamızın içinden geçmekte
olduğu kritik dönemin, ne bu sorumluluğun daha fazla ertelenmesine ne
de bundan kaçınılmasına tahammülü vardır.
AB'li dostlarımızın, bu gerçeğin en az ülkemiz kadar bilincinde
olarak hareket edeceklerini, koşulsuz ve müzakere sürecinin
yürütülebilirliğini teminat altına alacak bir karar vereceklerini
umuyoruz. Bu çerçevede katılım müzakerelerinin gecikmeksizin
başlatılmasını bekliyoruz. Bundan kastımız, müzakere sürecinin 2005'in
ilk birkaç ayında resmen, en geç Temmuz 2005'te de fiilen
açılmasıdır.''
Müzakerelere başlamak için ön şart niteliğinde olan siyasi
kriterlere uyum konusunda gerekli düzenlemelerin, süratli şekilde
çıkarılan uyum yasa paketleri ile yapıldığını kaydeden Başbakan
Erdoğan, bu sürecin katılım müzakereleri sırasında da devam edeceğini
vurguladı.
Ekonomik alanda da bir dizi reform gerçekleştirildiğini anlatan
Erdoğan, mali sektör, kamu finansmanı, ekonomide rekabetin
artırılması, sosyal güvenlik, vergi ve tarım gibi alanlarda yeni yasal
düzenlemeler yapıldığını, gerekli önlemlerin alındığını ve önemli
ilerlemenin sağlandığını ifade etti.
Elde edilen sonuçların kalıcılığı ve etkin uygulamasının
sağlanmadığı takdirde, ekonominin darboğazlara geri dönebileceğini
gayet iyi bildiklerini de vurgulayan Erdoğan, ''Yabancı sermaye
girişi, özelleştirme, verimlilik ve istihdam alanlarına daha fazla
önem ve öncelik vermemiz gerektiğinin farkındayız'' dedi.
Yapısal reformları kararlılıkla devam ettirme iradelerinin tam
olduğunu da vurgulayan Erdoğan, bu amaçla önümüzdeki üç yılı kapsayan
bir ekonomik program hazırlandığını hatırlattı.
-''TÜRK EKONOMİSİ AB'YE YÜK OLMAYACAK''-
AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla, Türk
ekonomisindeki atılımın ivme kazanacağına da işaret eden Erdoğan, ''AB
üyeliğimiz gerçekleştiğinde, Türk ekonomisi AB'ye yük değil dinamizm
kaynağı olacak şekilde büyüyecektir'' şeklinde konuştu.