AB Bakanı Ömer Çelik İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni ile Biraraya Geldi

Son Güncelleme: 07 Ekim 2016

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik İtalya Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı Paolo Gentiloni ile 7 Ekim 2016 tarihinde görüştü.

Avrupa Birliği Bakanlığı'nda gerçekleşen görüşmede 15 Temmuz darbe girişimi, terörle mücadele, Türkiye-AB ilişkileri, vize serbestisi ve düzensiz göç konuları ele alındı.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik ve konuk Bakan Gentiloni görüşme öncesinde gündeme dair açıklamalar yaptı ve soruları yanıtladı.

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından kendilerini ilk arayan dostlardan birisinin de İtalya olduğunu hatırlatan Bakan Ömer Çelik, gösterilen destek için teşekkürlerini iletti. AB Bakanı Ömer Çelik, Gentiloni'nin ziyaretinin, darbe girişiminden sonra Türkiye'deki anayasal düzene, seçilmiş cumhurbaşkanına, hükümete ve parlamentoya ülkesinin bir desteği olarak gerçekleştiğini vurgulayarak, "Her türlü demokrasiye yönelik tehdide karşı işbirliğimiz devam edecek." diye konuştu.

İtalya'nın Türkiye açısından her zaman gerek AB içinde gerek diğer meselelerde yakın bir müttefik olduğunu dile getiren AB Bakanı Ömer Çelik, ekonomik ilişkilerin de çok yüksek düzeyde olduğunu ifade etti.

İtalya ile Türkiye'nin tüm dünyanın karşı karşıya olduğu sığınmacı krizi konusunda en sıcak ve yoğun etkilenen ülkelerin başında geldiğini anlatan AB Bakanı Ömer Çelik, Türkiye'nin özellikle Balkan rotası ve Orta Akdeniz'de sığınmacı krizi konusunda 1'e 1 anlaşmasıyla ortaya koyduğu performansın, AB'yi büyük bir krizden koruduğunu belirtti. Türkiye'nin bu çerçevede hem Akdeniz'deki ölümlerin önüne geçtiğinin hem de üç milyon kişiyi misafir ederek üzerine düşeni yaptığının altını çizen AB Bakanı Ömer Çelik, İtalya'nın da Batı Akdeniz'deki göç krizinden etkilendiğini söyledi.

AB Bakanı Ömer Çelik, İtalya ile ortak ajandaya sahip oldukları Libya konusuna da hassasiyetle baktıklarını ifade etti. Kuzey Afrika'da ortaya çıkacak bir istikrarsızlığın Akdeniz'in, dolayısıyla Türkiye ve İtalya'nın göç dalgasıyla karşı karşıya kalması anlamına geldiğine dikkati çeken Bakan Ömer Çelik, Halep'te ortaya çıkacak yeni bir istikrarsızlığın kendilerini iki milyon sığınmacıyla karşı karşıya bırakacağını vurguladı.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Ölümden kaçan bu insanları kimsenin dışlamaya hakkı yok. Hele de bazı ülkelerin yaptığı gibi bu mültecilerin botlarını batırma şeklindeki tutumun, bugünün dünyasının değerleriyle bir ilgisi yok. Bu insanlara sahip çıkmak zorundayız. Sınırlara tel örgüler örerek, askeri birlikler koyarak bu insanları ölüme terk edemeyiz.

1'e 1 anlaşması gerçekleştikten sonra bir günde 7 bin kişi Akdeniz'den geçerken, şimdi bu sayı 20 ila 30'a indi. Ama şunu açıkça ifade etmek gerekir; bu, göç kriziyle doğrudan karşılaşan ülkeler olarak başta Türkiye, Yunanistan ve İtalya'nın sorunu değildir. Bütün dünyanın sorunudur bu ve bütün dünyanın da büyük bir duyarlılıkla bu krizin yönetilmesine sahip çıkması gerekir.
Kuzey Afrika'yı istikrarsızlaştırmak isteyen terör örgütlerine karşı mücadele, Avrupa'nın ve Türkiye'nin ortak güvenliği açısından da hassasiyetle incelenmesi gereken meselelerdir. Nitekim biz bu konuda mekanizmaların daha da güçlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Özellikle Geri Kabul Anlaşması, gönüllü yerleştirme gibi konularda daha güçlü mekanizmaların ortaya çıkması gerekir ama burada bahsettiğimiz gibi Türkiye açısından kritik olan konu vize serbestisi konusudur. Türkiye için bu anahtar konudur. Vize serbestisinin gerçekleşmesinden sonra ancak bu konularda adım atabiliriz."

"Timmermans'ın ziyaretiyle vize konusunda ilerleme sağlarız"

AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans'ın kendisine yakında Türkiye'ye geleceğini söylediğini aktaran AB Bakanı Ömer Çelik, "Kendisinin Türkiye'ye gelişiyle bu konuda bir ilerleme sağlayacağımızı, vize serbestisi hedefimize ulaşabileceğimizi düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

Akdenizli olarak benzer krizleri yürüttüklerini ve belli konularda benzer vizyonlara sahip olduklarını dile getiren AB Bakanı Ömer Çelik, Brexit sonrası yapılan çalışmaları hassasiyetle izlediklerini ve Avrupa'nın içe kapanmasının AB'nin ortak geleceği için tehlikeli olacağını ve AB'nin genişleme politikalarını sürdürmesi gerektiğini kaydetti.

Türkiye-AB ilişkilerine de değinen AB Bakanı Ömer Çelik, şimdiye kadar birçok faslın açılmasının hiçbir teknik gerekçe olmadan bloke edildiğini, oysaki 23. ve 24. fasılların açılmasının bu tarihsel dönemde oldukça önemli olduğunu söyledi. "Çünkü hangi ülkede bir seçim varsa, Türkiye karşıtı kampanya ortaya koyuluyor. Bu kampanya o ülkelerin iç siyasetinde aşırı sağcılar tarafından kullanılıyor ve birtakım eleştiriler gündeme geliyor." diye konuşan AB Bakanı Ömer Çelik, AB yetkilileri ve kurumlarıyla medya üzerinden konuşmak yerine karşılıklı konuşmak gerektiğinin altını çizdi.

"İlk defa ordumuzun ÖSO'ya destek vermesiyle birlikte Türk sınırları DAEŞ'ten temizlenmiştir. Ama bu sadece Türk sınırlarının DAEŞ'ten temizlendiği anlamına gelmiyor, aynı zamanda Avrupa'nın sınırları ilk defa DAEŞ'ten temizlenmiştir ve aynı zamanda da ilk defa NATO sınırları DAEŞ'ten temizlenmiştir"

"Bu aslında şunu gösteriyor. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak üzere egemen bir devlet olarak attığı her adım doğal bir parçası olduğumuz Avrupa'nın da güvenliğini sağlıyor, nitekim üyesi olduğumuz NATO'nun da güvenliğini sağlıyor"

"Avrupa'daki büyük ülkelerin böyle tehditlerle (DAEŞ, FETÖ, PKK, PYD) karşı karşıya kaldığını düşünün. Hiçbirinin aklından geçmez onlara terör yasasını değiştirin demek"

Vize serbestisi için gelinen son noktanın sorulması üzerine AB Bakanı Ömer Çelik, bu konuda teknik olarak yedi kriterden bahsedildiğini hatırlatarak, bunların terör maddesi dışında hepsinin karşılandığını ifade etti. AB Bakanı Ömer Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz burada sürecin Avrupa Konseyi bağlamında takip edilmesiyle ilgili bir teklif sunduk. Çünkü ortada şöyle bir durum var; biz DAEŞ gibi, FETÖ gibi, PKK ve PYD gibi birden çok terör örgütünün tehdidi altındayız. Darbe girişimi olmuş, ordudaki generallerin yarısına yakını bu darbe girişimine karışmış ve bunlar tasfiye edilmiş, tutuklanmış ama buna rağmen biz hiçbir güvenlik zaafı içine müttefiklerimizi sokmaksızın, DAEŞ ile mücadele için Suriye'nin topraklarına girmişiz ve burada aylar sürer denilen bir operasyonu günler içinde gerçekleştirmişiz. 65 ülkenin koalisyonla elde edemediği başarıyı, şu şekilde elde etmişiz. İlk defa ordumuzun ÖSO'ya destek vermesiyle birlikte Türk sınırları DAEŞ'ten temizlenmiştir. Ama bu sadece Türk sınırlarının DAEŞ'ten temizlendiği anlamına gelmiyor, aynı zamanda Avrupa'nın sınırları ilk defa DAEŞ'ten temizlenmiştir ve aynı zamanda da ilk defa NATO sınırları DAEŞ'ten temizlenmiştir. Bu aslında şunu gösteriyor. Türkiye'nin güvenliğini sağlamak üzere egemen bir devlet olarak attığı her adım doğal bir parçası olduğumuz Avrupa'nın da güvenliğini sağlıyor, nitekim üyesi olduğumuz NATO'nun da güvenliğini sağlıyor. Bir de düşünün bizim Suriye ve Irak gibi bir sınırımız olduğunu... Karşı tarafta birden çok terör örgütünün at koşturduğu bölgeler var.

Ve bunlar bizim sınırlarımıza çok yakın. Avrupa'daki büyük ülkelerin böyle tehditlerle karşı karşıya kaldığını düşünün. Hiçbirinin aklından geçmez onlara terör yasasını değiştirin demek. Dolayısıyla, bizim hassasiyetle üstünde durduğumuz şey budur. Evet teknik bir meseleyi tartışıyoruz ama Türkiye'nin terörle mücadelesi konusunda bir zaaf ortaya çıkmasına müsaade edemeyiz. Bunu hem kendi devletimiz için istemeyiz hem Avrupa ile ortak güvenliğimiz için bu gereklidir hem bu NATO'nun güvenliği için gereklidir. Dolayısıyla Türkiye'nin burada verdiği mücadelenin iç içe, pek çok güvenlik çemberini aynı anda içeren bir mücadele olduğu görülmelidir."

Kaynak: AA

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir