ENGLISH
  Güncelleme: 31/08/2016

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik AA Editör Masası'na Konuk Oldu

Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

"Münbiç operasyonunun ardından ABD yönetiminin, PYD/PKK'nın Fırat'ın doğusuna çekileceği yönündeki sözüne rağmen örgüt, bölgedeki varlığını sürdürüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Çelik, bu çerçevede PYD'nin Türkiye'ye yönelik güvenlik tehditleri oluşturmasına, orada fiili bir yönetim oluşturmasına karşı olunduğunu ifade etti.

AB Bakanı Ömer Çelik, Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını, çeşitli etnik grupların ve mezhep gruplarının bir gün Suriye'nin geleceğine ortak karar vermelerini istediğini ifade ederek şunları kaydetti:

"Olayın başından beri şöyle oldu; biz 'orada bir tampon bölge kurulsun' dediğimizde buna sıcak yaklaşılmadı. Eğer tampon bölge kurulsaydı bugün ne bu katliamlar olacaktı, ne göç krizi olacaktı, bizim ve Avrupa'nın karşı karşıya olduğumuz, ne Akdeniz'in sularında bu kadar insan ölecekti, ne de bugün ortaya çıkan bütün bu tartışmaları yapıyor olacaktık. Yani ortaya bu kadar maliyet çıkmamış olacaktı. Ve o günlerde hatırlayalım Esed rejimi, muhalifler orayı ele geçirmesin diye aslında bilinçli olarak PYD'yi oraya yerleştirdi. PYD'nin orada alan kazanması aslında Esed rejiminin bir kanton faaliyetini yürütmesi bakımından da hatta ordunun birtakım silahlarını PYD'ye devrettiler o zaman. Ve fiilen Esed rejiminin verdiği bir motivasyonla açtığı alanla PYD orada alan kazandı."

AB Bakanı Ömer Çelik, bu konudan bahsedildiğinde "Türk hükümetinin, Kürtlere karşı olduğu" yönünde iddiaların ortaya atıldığını belirterek şöyle devam etti:

"Burada şuna dikkat çekmek gerekir; bundan bahsettiğimiz zaman şunu söylüyorlar; 'hükümet Kürtlere karşı'... Şimdi bunu Batı medyası kullanıyor, Türkiye'nin içinde varlıklar kullanıyor ve bakıyorum bazı devlet başkanları da bu dili kullanıyor. Hükümetin Kürtlere karşı olması diye bir şey söz konusu değil. Kürtler, Suriye Kürtleri de kardeşlerimizdir. Kimsenin aklında yokken, HDP ve diğerleri rüyasında göremezken, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan daha Başbakanlığı döneminde Esed ile ilk görüşmeleri yaptığı zaman ve kapalı kapılar ardında, yani politika yapmak için değil, bunu dışarıya duyurmak için değil, Esed'e diyordu ki; 'Serbest siyasi seçimlere izin ver. Siyasi tutukluları serbest bırak. Biraz kamu yönetimi reformu yap ve sende herkesin bir statüsü var fakat bir tek Kürtlerin yok. Bunlara bir statü ver'. Tabii Türkmenlerle ilgili konu her zaman konuşuluyordu. Nitekim oradaki Arap kardeşlerimizle ilgili de çeşitli konular konuşuluyordu. Hamas'ın seçimleri kazanmasından sonra Arap devrimlerinin geldiğini biz gördük. Bölgede büyük bir değişim dalgasının olacağını gördük. Cumhurbaşkanımız bölgedeki rejimleri bu değişim dalgasına hazırlanmaları bakımından reforma teşvik etmeye çalıştı."

DAEŞ meselesi patlak verince PYD'nin "DAEŞ ile mücadele ediyorum" diye Batılıları yanına çekmeye, birtakım güçlerin oradaki hesapları doğrultusunda, kendisini dünyadaki laik güçlerin temsilci gibi gösterip alan kazanmaya çalıştığını belirten AB Bakanı Ömer Çelik, "PYD, Esed rejimiyle iş tutuyor, ABD'nin korumasını zaman zaman alıyor, Fırat'ın doğusunda da Rusya ile işbirlikleri oluyor. Bizim söylediğimiz şudur açık ve net. PYD bir terör örgütü olduğu için biz karşıyız PYD'ye. Fakat biz bunu söylediğimiz zaman şöyle söyleniyor. Biz orada Kürtlerin kazanımlarına karşıyız. Biz tabii ki bölgede daha fazla etnik temelde ve mezhep temelinde devletin ortaya çıkmasının bölge halklarının faydasına olmayacağını düşünüyoruz. Bölgede demokrasi ve ekonomik entegrasyon artmalıdır diyoruz." dedi.

AB Bakanı Ömer Çelik Çelik, "PYD'nin fiili bir yönetim kurmasına karşı olmamızın, Kürtlere karşıtlık gibi sunulması asla doğru bir şey değildir." diye konuştu. 

PYD ilk olarak Afrin-Haseki taraflarında hareketlenmeye başladığında, Kuzey Irak'taki Kürt haber ajanslarından, diğer Kürt siyasetçilerin seslerini duyurmaya çalıştığına, PYD'nin kendilerini dışladığını dile getirdiğine işaret eden AB Bakanı Ömer Çelik, "Kobani olayları zamanında yine Anadolu Ajansımız bizi bilgilendirdi. Diğer Kürt gruplar, 'Biz Kobani'yi kurtarmak üzere yardım etmeye gitmek istiyoruz ama PYD bizi oraya sokmuyor diyorlardı.' Orada şu vardı. Eğer PYD'nin olmayacaksa Kobani düşsün." ifadesini kullandı. 

AB Bakanı Ömer Çelik, Kobani'deki katliamı Türkiye'nin engellediğini vurgulayarak, " PYD'nin oradaki (Suriye'nin kuzeyi) hareketliliği Kürtlerin kazanımlarına dönük bir hareketlilik değildir. PYD'nin oradaki hareketliliği bir terör örgütünün kazanımıdır. Birinci bu. İkincisi bugün sabah yine Anadolu Ajansından okudum. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande diyor ki 'Kürt sivillere dönük DAEŞ'ten çok mücadele veriyor Türkiye diye'. Tabii müttefikimizi bilgilendirmemiz gerekiyor. Burada söz konusu olan Kürt siviller değildir. Kürt sivilleri de diğer etnik ve mezhep gruplarını da korumaya çalışan güç Türkiye'dir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunarak. Burada PYD bu katliamları gerçekleştirmektir ve PYD Kürtlere karşı da katliamları gerçekleştirmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Münbiç meselesinde söylenenin, "Buraya DAEŞ ile mücadele bağlamında girecekleri, öte yandan Fırat'ın batısında kalmayacakları" olduğunu hatırlatan AB Bakanı Ömer Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü;

"Bu sözün yerine getirilmesini bekliyoruz. Bugün sabah itibariyle yapılan açıklamada büyük bir kısmının Fırat'ın doğusuna geçtiği ama bir kısmının bu tarafta kaldığı şeklinde. Şimdi bu bir kere kabul edilemez. İkinci husus şu; hiç kimse, Kürtlerin geleneksel olarak oturduğu yerde, Suriye Kürtlerinin oradaki yerleşikliğine karşı değil. Fakat şu kavramın altını çizmek lazım. Batılı müttefiklerimizin buna çok dikkat etmesi lazım. Herhangi bir fiziki güvenlik tedbirinin kalıcı olması için güvenlik sosyolojisine uygun olması lazım."

AB Bakanı Ömer Çelik, DAEŞ'e karşı kazanılan başarılarla ilgili, "Yapılan iş kalıcı bir iş değildir. Bu Kürtlerle diğer gruplar arasında büyük husumet çıkaracak tavırlara göz yummaktır. Yarın bir gün DAEŞ geriletildiği zaman bu husumet kalıcı olacaktır. Çünkü PYD o bölgelerden ayrılmak istemeyecektir. Nereden biliyoruz? İşte şimdi de 'Mümbiç'ten ayrılın' diyorlar. Buna direnmeye kalkıyorlar. İkincisi şu. Şunu kesinlikle kabul etmiyoruz, bunu bazı ülkelerin sözcüleri de söylüyorlar, 'Türkiye'yle Kürt unsurlar arasında PYD'yi kastederek bir uzlaşma ya da bir ateşkes sağlandı' gibi. Türkiye Cumhuriyeti egemen bir devlettir, meşru bir devlettir. Bir terör örgütüyle eşit değerlendirilerek bu ikisi arasında bir mutabakat varmış, bir anlaşma varmış gibi, bu değerlendirilemez. Ayrıca bunu yapanların işi de değil." diye konuştu.

Yakın geçmişte Afganistan'da bir terör örgütünün diğerine karşı kullanıldığını hatırlatan AB Bakanı Ömer Çelik, "Afganistan, bakın bize ve Avrupa Birliği'ne çok uzak bir coğrafya. Ama bütün bir küresel güvenliği tehdit edecek olaylar çıktı oradan. Şimdi eski Afganistan şeklindeki bir güvenlik krizini, Akdeniz'in hemen yanına taşıyorlar bunu yaparak. Biz diyoruz ki, bizi orada Türkmenlerin kazanımlarından yanayız, Arapların kazanımlarından yanayız, Kürtlerin ve Nusayrilerin, Sünnilerin, Alevilerin, herkesin kazanımlarından yanayız. Ama şimdiki kaos ortamında fiili durum oluşturulmasın. Bir, Suriye halkı bir geçici yönetimle, daha sonra seçimler yaparak kendi yönetimine karar versin. Ve bu tabloyu ortaya çıkarsın." dedi. 

AB Bakanı Ömer Çelik, bugün PYD'yi DAEŞ'e karşı kara gücü gibi kullanma şeklindeki mantığın, yarın DAEŞ'ten daha tehlikeli, daha acımasız bir örgüt çıktığında bazılarının DAEŞ'i de kara gücü olarak kullanılabileceği anlamına geldiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bugün PYD'yi kullananlar yarın da DAEŞ ile ittifak yapacaklar manasına gelir bu. Buradaki bizim korumaya çalıştığımız şey hiç kimseyi suçlamadan, herkesi ortak bir duyarlılığa davet ediyoruz. Böyle yaparsanız, terörle mücadele konusunu zayıflatırsınız. Terör örgütleri arasında ayrım güderseniz Suriye'de etnik ve mezhep grupları arasındaki fay kırıklarını, terör örgütleri üzerinden artırırsınız. Ve orada esas olarak ne güvenliği sağlarsanız sağlayın, güvenlik sosyolojisini koruyamazsınız. Bütün bu tabloya baktığımızda DAEŞ ile PYD'nin eşit muamele görmesinin aslında savunduğumuz ortak değerler açısından ortaya konması gereken bir mesele olduğunu görürüz."

"Birbirinin alternatifi olan ilişkiler değil"

Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesi ve bunun Suriye krizinin iyileşmesine yönelik katkılarının ne olabileceği konusunda ise AB Bakanı Ömer Çelik, Rusya ile ilişkilerin özel bir formatının olduğunu, iki ülke arasında karşılıklı verilen sözlerin tutulmasının güven ortamını tesis ettiğini dile getirdi.

AB Bakanı Ömer Çelik, "İstenmeyen bir kaza ortaya çıktı. Rus uçağı düşürüldü. Kimliği tespit edilemediği için angajman kurallar çerçevesinde hedef alındı o zaman. Bu, çok büyük sertleşme yaşanmasına rağmen çok hızlı şekilde aşıldı. Karşılıklı olarak yaptırımlar ortaya konuldu ama görüldüğü gibi onlar da hızla kaldırılıyor." dedi.

Rusya ile uçak krizinden sonraki dönemde, Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasını savunan pekçok ülkenin, Türkiye'nin yakınlaşmaya başladığı zaman başka konuları gündeme getirmeye başladığını söyleyen AB Bakanı Ömer Çelik, "Henüz bir şey anlaşılmamış tam olarak. O da şu. Türkiye'nin AB, Rusya, ABD ilişkisi ve İslam dünyası ile ilişkisi birbirinin alternatifi olan ilişkiler değil, birbirini tamamlayan ilişkiler. Dolayısıyla ister AB perspektifi açısından ister Ortadoğu perspektifi açısından bakın Türkiye ile Rusya gibi büyük devletin ilişkilerinin bir kriz içerisinde olmaması bütün dünya için iyidir." ifadelerini kullandı.

İlişkilerin Suriye krizine etkisi konusunda ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde bu konuda Rusya ile pozitif ilerleme sağlamak için son derece ciddi gayretler sarf ettiğini anımsatan AB Bakanı Ömer Çelik, "Açık ve net. Orada şimdiye kadar Rusya ile olan pozisyonlarımız örtüşen pozisyonlar değil, farklı bakış açılarımız var orada.  Ama gelinen noktada, herkesin şunu dikkate alması gerekiyor. Eğer bir müddet daha Suriye'de bu durum devam ederse devletin bütün bir altyapısı kaybolduğu zaman, o saatten sonra orada hangi gücün vekalet savaşıyla destek verdiği, hangi yapının kazandığının bir önemi olmayacak. Çünkü hiç kimse hakim olamayacak o bölgeye. Hiçbir şekilde milli polis ve ordusu kalmamış, meşruiyeti kalmamış bir şeyin bölge ve küresel açıdan yaratacağı güvenlik riski çok büyük bir risktir. Bu güvenlik riski Türkiye'yi tehdit ettiği gibi AB'yi de ABD'yi ve Rusya'yı tehdit eder." değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'de ortak güvenlik açısından istikrarlı bir modelin ortaya çıkması gerektiğini vurgulayan AB Bakanı Ömer Çelik, Cenevre sürecinin etkili bir biçimde işlemesi gerektiğini kaydetti.

AB Bakanı Ömer Çelik, Cenevre'de toplantılar yapılırken muhaliflerin masaya oturmamasının nedeninin Rus bombardımanının devam etmesi olduğunu hatırlatarak, "İnşallah, önümüzdeki dönemde bu aşılır. Aşılmadığı takdirde oradaki durum daha karmaşık bir hale geliyor. Suriye'nin topyekün bir devlet olarak altyapısının bir daha kurulamayacak şekilde ortadan kalkması demek oranın tam bir kaos coğrafyası haline gelmesi demektir. Eski Afganistan'dan bugüne çok büyük bedeller ödenerek gelindi. Suriye eğer eski Afganistan'a dönerse bölgesel şartlar gereği onun şimdiki Afganistan haline gelmesi mümkün olmaz. O hale gelmesi bile mümkün olmaz" dedi.

Kaynak: AA


Diğer Haberler

Image
 
Image
 
Image
 
Image
 
Image
 

Güncelleme: 31/08/2016 / Hit: 3,350

Copyrights © 2023 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2023 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı