ENGLISH
  Güncelleme: 22/07/2010

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Uluslararası Rekabet Ağı 9. Yıllık Konferansında Açılış Konuşması Yaptı


ULUSLARARASI REKABET AĞI 9. YILLIK KONFERANSI

 

-DEVLET BAKANI VE BAŞMÜZAKERECİ BAĞIŞ:
-''(ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ) DEĞİŞİMİN ÖNÜNDE HİÇBİR GÜÇ DAYANAMAZ''
-''TÜRKİYE, HER GEÇEN GÜN DAHA ÇAĞDAŞ, DAHA MÜREFFEH, DAHA
DEMOKRATİK, DAHA ŞEFFAF BİR ÜLKE OLMA YOLUNDA İLERLEDİĞİ İÇİN,
AB STANDARTLARINDA, SADECE TİCARİ HAYATTA DEĞİL, SİYASETTE DE
REKABETİ BENİMSEDİĞİ İÇİN YAPTIĞIMIZ İŞİN DOĞRULUĞUNA YÜREKTEN
İNANIYORUZ''

(FOTOĞRAFLI)

İSTANBUL (A.A) - 27.04.2010 - Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili olarak, ''Değişimin önünde hiçbir güç dayanamaz. Türkiye, her geçen gün daha çağdaş, daha müreffeh, daha demokratik, daha şeffaf bir ülke olma yolunda ilerlediği için, AB
standartlarında, sadece ticari hayatta değil, siyasette de rekabeti benimsediği için yaptığımız işin doğruluğuna yürekten inanıyoruz'' dedi.


Egemen Bağış, Uluslararası Rekabet Ağı 9. Yıllık Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, TBMM'deki anayasa değişikliği görüşmeleri nedeniyle sabaha karşı yola çıktığını ifade ederek, ''Toplantının ardından tekrar Ankara'ya dönüp Türkiye'de demokratikleşmenin önünü açacak Anayasa Paketi ile ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz'' dedi.


100 ülkeden 500'e yakın kayıtlı katılımcının bulunduğu toplantının başarılı geçmesini temenni eden Bağış, konferansın sadece Türkiye'nin ve Avrupa'nın değil dünyanın rekabet gücüne de önemli katkı sağlayacağını vurguladı.


Bağış, ''2010 yılında AB ile katılım müzakerelerinde açmayı ümit ettiğimiz Rekabet Politikası faslı açısından da konferans bize yol gösterecektir'' dedi.


Rekabet konusunun sadece küreselleşmenin veya serbest piyasa ekonomisinin ortaya çıkmasının ardından gündeme gelmediğini, 1800'lü yılların sonunda  rekabetin hukukuna ilişkin gelişmelerin ABD'de başladığını anlatan Bağış, bu konuda kabul edilen ilk belge niteliğindeki 1890 yılındaki Sherman Yasası'nın özellikle 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında yoğunlaşan tekelleşmelerle mücadele etmek için hazırlandığını dile getirdi.
Egemen Bağış, bu yasanın AB kurumları tarafından da benimsendiğini ve ilham kaynağı olduğunu vurguladı.


Türkiye'de halkın iradesini temsil eden seçilmişlerin karar verecekleri bir döneme geçiş, demokrasiyi benimsemek ve rekabetin önünü açmanın, çok önemli bir süreç olduğunu kaydeden Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Bir yandan bunları yapmaya çalışırken, rekabet ortamına alışık olmayan muhalefet partilerimiz, maalesef milletvekillerimizin oy kullanmasına engel oluyorlar. Kendi partilerinin milletvekillerinin, kabine girip kendi vicdanları gereğince Anayasa ile ilgili düşüncelerini yansıtacak oyu kullanmalarına mani oluyorlar. Bazı siyasi partiler milletvekillerinin oylamaya katılmasını engellemek için adeta parti yönetiminden bekçileri, sandıkların başında görevlendirmiş bulunmaktalar. Ama değişimin önünde hiçbir güç dayanamayacağı için bu konuda da Türkiye'nin her geçen gün daha çağdaş daha müreffeh daha demokratik, daha şeffaf bir ülke olma yolunda ilerlediği için AB standartlarında, sadece ticari hayatta değil, siyasette de rekabeti benimsediği için yaptığımız işin doğruluğuna yürekten inanıyoruz.''


Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, rekabetin ancak bir özgürlük  ortamında ve hukuk rejiminde mümkün olabildiğini, özgürlüklerin varlığının, oyuncuların mümkün olabilen en iyiye ulaşmalarını sağladığını ifade ederek,  özgürlüğün varlığının ise ancak iyi işleyen, bağımsız ve etkin bir adalet sisteminin varlığı ile mümkün olduğunu belirtti.


Rekabette eşitlik, yenilik ve çeşitlilik bulunduğunu ifade eden Bağış,  herkesin kazanmasının esas olduğu rekabetin, iyinin kötüden ayrılmasını ve iyinin prim yapmasını sağlayan bir mekanizma olduğunu vurguladı. Bağış, ''Bizim kültür ve medeniyetimizde de rekabetin insan odaklı olması, herkes için en iyiye  ulaşmayı hedefleyen bir unsur olması esastır'' dedi.


Dünyanın en gelişmiş sivil örgütlenmelerinden biri olan ve 12'inci,  13'üncü yüzyılda ortaya çıkan ''Ahilik'' konusundaki düşüncelerini dile getiren Bakan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Ahilik teşkilatının kurallarına göre, bir ayakkabı aldınız ama kusurlu çıktı. Böyle durumlarda müşteri, şimdiki müşteri hizmetleri gibi bir mekanizma aracılığıyla şikayette bulunur ve şikayet eden gerçekten haklıysa, o ayakkabıların bedeli şikayetçiye ödenirdi. Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye
ayakkabıyı imal edenin çatısına atılırdı. 'Pabucun dama atılması' sözü buradan gelir. Yine Ahilik teşkilatında rekabetin insan odaklı mantığını şu sözlerde  görüyoruz: 'Hak ile sabır dileyip, bize gelen bizdendir. Akıl ve ahlak ile  çalışıp, bizi geçen bizdendir'.


Uluslararası gündemi 19'uncu yüzyılda işgal etmeye başlayan rekabet, bizim kültürümüzde 12'inci yüzyıldan itibaren kurumsal bir şekilde uygulanmıştır.


Ancak, bugün küresel düzende rekabetin acımasız uygulamalarıyla karşı karşıya  olduğumuz da bir gerçektir.''

-''VAHŞİ OLAN KAPİTALİZM DEĞİL...''-

Rekabet deyince bugün ilk akla gelen şeyin ''kural tanımazlık, manipülasyon, hırs'' gibi kavramlar olduğunu ifade eden ve konuşmasında zaman zaman küçük hikayeler anlatan Egemen Bağış, ''Rekabet, bir gelişme değil de güçlünün yanında olan ve mağduru ezen vahşi bir yarışma ortamı olarak algılanır.


Hatta 'Vahşi kapitalizm' dedikleri şey de budur aslında. Burada şu hususun hemen  hatırlatılması gerekir: Vahşi olan kapitalizm veya serbest piyasa ekonomisi değil, bunu kullanarak tekelcilik oluşturma gayretinde olanlardır'' diye konuştu.


Bağış, asıl rekabetin, ''tüketiciyle üretici arasında sağlam bir köprü kuran, hem üretici hem de tüketiciler için eşsiz bir özgürlük ortamı sağlayan,
çatışmaya değil iş birliğine yönelten bir mahiyet'' taşıdığını anlattı. Cisco'nun video iletişimi konusunda dünya lideri olan Norveç merkezli
teknoloji şirketi Tandberg'i satın alma sürecinin rekabetin bu yönlerini rotaya koyan çok güzel bir örnek olduğunu ifade eden Bağış, ''İki büyük regülatör, daha iyi rekabet edebilmek için güçlerini birleştiriyor, iş birliği içerisine girebiliyor'' dedi.


Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, rekabet olmaksızın gelişmenin de olamayacağını belirterek, ''Rekabetin olmadığı yerde rehavet vardır. Bu ülkeler
için de böyledir, şirketler için de böyledir. Dünyanın en gelişmiş, en müreffeh ülkelerinin, aynı zamanda en eski rekabet kanunlarına sahip olmaları elbette bir tesadüf değildir. Zira rekabet hukuku sadece mevcut piyasanın sağlıklı işlemesini sağlamakla kalmaz, ülkelerin, şehirlerin ve sektörlerin dünya çapında rekabet gücü kazanmalarına da imkan sağlar'' diye konuştu.

-TÜRKİYE'NİN KAT ETTİĞİ MESAFE-

Türkiye'nin son 7,5 yılda kat ettiği mesafelerin dünya rekabet literatürüne de girecek ölçekte örnek nitelikte olduğunu ifade eden Bakan Bağış,
sözlerini şöyle sürdürdü:


''Türkiye, bugün 1 trilyon dolara yaklaşan gayri safi yurt içi hasılasıyla dünyanın en büyük 17'inci Avrupa'nın da en büyük 6'ncı ekonomisidir.


Bütün dünyanın etkilendiği ekonomik krizde tek bir bankamız batmamıştır, kamu özel bankaları kara geçmiştir. Bugün 81 vilayetimizin hepsi de ihracat yapan bir konuma ulaşmıştır. Türkiye, küresel krizden en az etkilenen ülkelerden biri olarak G-20'nin de aktif bir üyesidir. Uluslararası doğrudan yatırımların en güvenli adreslerinden biri Türkiye'dir ve 2002 yılına kadar ortalama 1 milyar dolar yabancı yatırım çeken Türkiye'ye son 7,5 yılda 85 milyar dolarlık yabancı yatırım girişi olmuştur.


Bütün bu gelişmelerin tetikleyicisi şüphesiz Türkiye'nin AB sürecidir. Bu süreçte gerçekleştirdiğimiz reformlar, Türkiye'yi çok daha modern, dinamik, saygın ve şeffaf, ülke haline getirmiştir. Hem yerli hem yabancı sermayenin daha güvenle yatırım yapmasını öncülük etmiştir. Türkiye'nin küresel standartlarda Atatürk'ün gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkabilmek için bu reformlar devam edecek. Türkiye, rekabet ortamı açısından bugün AB üyesi birçok ülkenin ilerisindedir.''


Bağış, AB rekabet politikasının iki sac ayağından biri olan anti-tröst  kuralları konusunda Rekabet Kurumunun yeterli idari kapasitesinin bulunduğunun Avrupa Komisyonunun yayınladığı düzenli ilerleme raporlarında da dile getirildiğini vurguladı. Bağış, ''Rekabet Politikası Faslında, anti-tröst kuralları açısından herhangi bir açılış kriterinin öngörülmemiş olması, rekabet  politikası konusunda Türkiye'nin eriştiği seviyenin en güzel göstergesidir.  Tarama sonu raporunda da Türkiye'nin anti-tröst ve birleşme-devralma konularında tatmin edici düzeyde yasal çerçeveye ve kurumsal kapasiteye sahip olduğu belirtilmiştir'' dedi.

-''HAKSIZ REKABET ORTAMI SONA ERMİŞTİR''-

Rekabet politikalarının ikinci önemli ayağı olan devlet yardımları konusunda da AB ile uyumlu kuralların hayata geçirilmesi için önemli bir adım atılarak, Devlet Yardımları Kanunu Tasarısı'nın Meclise sevk edildiğini, böylelikle en gelişmiş rekabet kurallarına sahip AB müktesebatı ile tam uyum sağlanmış olacağını söyledi. Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:


''7,5 yıl boyunca Türkiye'de siyaseti kendi menfaati için tekelleştirme aracı olarak kullanmak isteyenlerin pabucu dama atılmıştır. Ekonomiyi kendi tekelinde yürütmek isteyenlerin pabucu dama atılmıştır. Bütün bu alanlarda yıllarca milletimiz aleyhine oluşturulan haksız rekabet ortamı artık sona ermiştir. Türkiye'de bugün herkes için özgür ve eşit bir ortam vardır. Yeni Anayasa paketimizle birlikte Türkiye'nin rekabet ortamı daha da
güçlenecek, her alanda eşit ve adil bir rekabet imkanı sağlanmış olacaktır. Aynı şekilde, Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz de bu amaca matuftur.
Rekabet sorunu sadece iktisadi bir sorun değil, aynı zamanda bir  demokrasi, bir kültür ve insan hakkı sorunudur. İnanıyorum ki AB üyesi bir
Türkiye, demokrasi ve insan hakları konusundaki sorunlarından da tamamen arınmış ve daha rekabetçi bir Türkiye olacaktır.''

 

Kaynak: A.A

 

 


Diğer Haberler

Image
 
Image
 
Image
 
Image
 
Image
 

Güncelleme: 22/07/2010 / Hit: 8,957

Copyrights © 2023 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2023 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı