ENGLISH
  Güncelleme: 20/02/2008

Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül AB Genel Sekreterliği'nde

CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL AB GENEL SEKRETERLİĞİ'NDE

 

 ANKARA (A.A) - 13.02.2008 -

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2008 yılında AB konusuna çok daha fazla yoğunlaşılması gerektiğini söyledi. AB Genel Sekreterliğini (ABGS) ziyaret eden Gül, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çağdaşlaşma hamlesinin eksenini Avrupa kurumlarıyla ilişkilerin teşkil ettiğini belirtti. Bu meselenin, son birkaç yılın meselesi olmadığını ifade eden Gül, "Bu ilişkiler, son 200 yıldır emek verilen bir çabanın ürünüdür. Tüm bu çabalar, Mustafa Kemal Atatürk'ün koyduğu ve milletimizin benimsemiş olduğu çağdaş uygarlık düzeyi hedefi doğrultusundadır. Atatürk'ün Avrupa devletleriyle tesis ettiği ilişkileri Türkiye'nin AB'ye yöneliminde ilham verici olmuştur" diye konuştu. Konuşmanın Bant Çözümü

AB sürecinde müzakerelere başlama kararının 2004 zirvesinde ortaya çıktığını, 2005'te de fiilen müzakerelerin başlatıldığını hatırlatan Gül, bu süreç içerisinde gerek dışişleri bakanlığı, gerek ABGS ile çok yakın çalışma içinde olduklarını kaydetti.

AB ile ahdi ilişkilerin temelini oluşturan tarihi kararların aslında yıllar önce imzalandığını ifade eden Gül, şunları kaydetti:
"Bunları izleyen dönemlerde bu temel üzerinde daha da ileriye gidilmiştir. Dolayısıyla Türkiye-AB ilişkilerinde bugün gelinen nokta tesadüf değildir. Gayet bilinçli, şuurlu görünen bir istikametin geldiği noktadır. Bu zorlama ya da tek taraflı bir tercihin sonucu da değildir. Gelinen nokta tarihsel bir birikimin sonucudur. Gelinen nokta karşılıklı çıkarlar temelinde, ortak değerlere dayalı bir mutabakatın ürünü olmuştur, kimse kimseyi de zorlamamıştır. Herkes tercihini bilerek kullanmıştır."

Söz konusu mutabakatın Türkiye ve Avrupa hükümetlerinin en üst düzeyde vermiş olduğu kararlara dayandığını anımsatan Gül, "Türkiye'nin ve Avrupa'nın 21. yüzyıldaki geleceği bu temel üzerinde şekillenecektir" dedi.

Gül, Türkiye-AB entegrasyon süreciyle ilgili gelişmelerin dünya kamuoyunda derin ilgiyle izlendiğini ifade ederek, bu ilginin Türkiye-Avrupa projesinin sıradan ve dar kapsamlı proje olmadığını en iyi şekilde gösterdiğini söyledi. Gül, şöyle devam etti:
"Bu proje Avrupa ve Türkiye'nin ötesinde geniş bir coğrafyanın refah istikrar ve barışını olumlu şekilde etkileyecek bir vizyonu içermektedir. Dolayısıyla Türkiye ve AB ülkeleri tarihsel arka planı ve vizyonu gözden asla kaçırmamalıdır. Bunun tesadüfen gelinen bir nokta olduğuna kimsenin inanmaması gerekir. Gelinen nokta, uzun döneme dayalı ve istikrarlı bir yürüyüşün neticesidir."

-"KİMSE ZANNETMESİN Kİ BAŞKALARINI İKNA ETMEK İÇİN BU REFORM SÜRECİ İÇİNDEYİZ"-

 Reformların devam etmesinin Türkiye'nin gerçek anlamda modernleşmesi anlamına geldiğini ifade eden Gül, bu sürecin eğitimde, bilimde, sağlıkta, yargıda, savunmada, sanayide, tarımda, insan haklarında, çevre korumada, şehircilikte ve diğer birçok alanda standartların, hayat ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Türk halkının tüm bunlara layık olduğuna inandığına işaret eden Gül, "Kimse zannetmesin ki biz başkalarını ikna etmek, başkalarına hoş görünmek, tatmin etmek için bu reform süreci içindeyiz. Tam tersine kendi halkımızı daha mutlu etmek için, kendi halkımıza daha çok önem verdiğimizi göstermek için ve kendi standartlarımız yükseltmek için bu reform sürecinin içindeyiz" diye konuştu. AB'nin her geçen gün daha fazla üyesi, daha fazla nüfusu, daha fazla farklı çıkarları olan bir birlik haline geldiğine dikkati çeken Gül, AB'nin genişleme projesinin devam edeceğini belirterek, "Türkiye'nin tam üyeliği bunun parçası olacaktır. Genişleme stratejisi belgesinde Türkiye'nin stratejik önemine yapılan kuvvetli vurgu da bunun en açık belirtisidir" dedi.

Belgede, AB'nin taahhütleri yerine getirerek teknik koşullar karşılandığı müddetçe fasılların müzakerelere açılması gerekliliğinin gayet açık şekilde belirtildiğini hatırlatan Gül, böylece siyasi nedenlerle müzakerelerin engellenmesinin AB'nin kendi taahhütlerine ve katılım mÜzakerelerinin doğasına aykırı olduğunun da altının çizildiğini söyledi. Bunun, AB'nin en önemli belgesi olduğuna ve komisyonun bu tavrının pek çok üye ülke tarafından desteklendiğine işaret eden Gül, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla özellikle bazı üye ülkelerin Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili politikaları bizleri AB mesaisini sürdürmekten asla alıkoymamalıdır. Bizler gerektiğinde fasılları kendimiz açıp kapatabilecek iradeyi göstermemiz gerekir. Fasılların resmi açılış ve kapanış törenleri 20 dakikayı geçmemektedir, önemli olan ülkeyi o standartlara ulaştırmak ve o standartlara ulaştığını bizim görmemizdir. Tüm bu mesai her şeyden önce Türkiye'nin toplumsal yaşamının bütün alanlarında AB standartlarına ulaşması hedefine yöneliktir."

 -"İŞ BİZLERE DÜŞMEKTEDİR"-

Türkiye'nin halihazırda müzakere eden bir ülkedir olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti:
"Kamuoyumuzu meşgul eden söz konusu olumsuz gelişmeler bu hukuki gerçeği asla değiştirmeyecektir. Bir taraftan herkes konuşuyor, çeşitli fikirleri ileri sürüyor ama diğer taraftan da teknik çalışmalar hiç aksamadan en güzel şekilde sürüyor. Konseyde onaylanıp açılış kriterleri belirlenen fasıllarda söz konusu kriterlerin karşılanmasına yönelik çalışmalar başlanmış olması memnuniyet vericidir. Bu çerçevede 2008'de en önemli önceliğimiz bir taraftan müzakerelerini açılmasını beklediğimiz fasıllarda müzakerelere başlamak, öte yandan açılış kriterleri belirlenen fasıllarda bu kriterlerin karşılanması için gerekli adımların atılmasını sağlamak olmalıdır. Yani burada iş bizlere düşmektedir."
2008'in AB yılı olması gerektiğinin altını bir kez daha çizen Gül, şunları söyledi:
"İnanıyorum ki başta hükümet, TBMM, tüm siyasi partiler bu konuya çok daha fazla yoğunlaşacaktır. Şimdi gün, reform sürecinin tekrar çok canlı bir şekilde devreye koymak, AB sürecini çok elle tutulur bir şekilde tekrar canlandırmak günüdür. 2007 yılı geçerli bazı sebeplerden dolayı Türkiye'nin enerjisini başka konulara çekmiştir. Ama 2008'de artık bu konularla birinci derecede ilgilenme ve Türkiye'nin yapması gerekenleri çok daha süratli bir şekilde yapma dönemi olduğuna inanıyorum."

Katılım müzakerelerinin seyri ve bu süreçte yaşanan bazı sorunlar gündemde ön plana çıksa da Türkiye-AB ilişkilerinin çok boyutlu olduğunun asla unutulmaması gerektiğini belirten Gül, şöyle dedi:
"Topluluk programlarından mali işbirliğine, teknik destek mekanizmalarından sivil toplum diyaloğuna kadar pek çok dinamiği içinde barındıran Türkiye-AB ilişkileri, içinde bulunduğumuz sürecin günlük siyasi sorunlarına yenilmemelidir. Türkiye-AB müzakerelerinin tek hedefi tam üyeliktir. Türkiye'nin bu hedefe ulaşmasını engellemek ya da hedefi değiştirmek için çeşitli çabalar söz konusu olabilir. Ama Türkiye değiştikçe, Türkiye'nin cazibesi çok daha fazla göz kamaştırdıkça, Türkiye'nin milli geliri 1 trilyon dolara yaklaştıkça herkes pozisyonunu ona göre ayarlayacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın, yeter ki Türkiye olarak biz yapmamız gerekenleri en iyi şekilde yapalım."

-"AB TARAFININ AHDE VEFA İLKESİNE BAĞLI KALMASI ŞARTTIR"-

Türkiye'nin yol haritası yapıldığını hatırlatan Gül, "Tüm bakanlıklar ve tüm bağımsız kurumların katılımıyla Türkiye neler yapacak, hangi kanunu çıkartacak, hangi kararnameleri devreye sokacak, tüm bunlar tasnif edilmiş ve yol haritası olarak hepimizin önündedir. Gündemimizi bu işlere yoğunlaştırma, enerjimizi bu işlere sevk etme günüdür. Bunlar gerçekleştiğinde inanıyorum ki Türkiye ile ilgili tereddütleri olan ülkeler pozisyonlarını bir kez daha gözden geçirmek mecburiyetinde kalacaklardır" diye konuştu.
"AB tarafının ahde vefa ilkesine bağlı kalması şarttır" diyen Gül, AB'nin bundan vazgeçmesinin beklenemeyeceğini, bunun kendi değerlerini inkar anlamına geleceğini belirtti. Türkiye'nin karşılıklı kazanç ilkesi çerçevesinde müzakere sürecini başarıya ulaştıracak güç, birikim, heyecan ve iradeye sahip olduğunu söyleyen Gül,
"Bunu şimdi en iyi şekilde göstermenin zamanının geldiğine inanıyorum. Önümüzdeki günlerde hep beraber başta cumhurbaşkanı olarak ben, daha sonra hükümet, TBMM, tüm siyasi partileri, herkesin bu konuda çok daha fazla yoğun bir çalışmaya, çok daha fazla bu konuyla ilgili halkı bilgilendirmeye, kurumlarımızın enerjilerini buna yöneltmeye ve Türkiye'yi standartlarını yükselterek müzakere sürecini en iyi şekilde yürüttüğünü göstermeye davet ediyordum. Hep beraber başaracağımıza inanıyorum" diye konuştu.

Gül, açıklamasının sonunda bir gazetecinin, "AB'nin Türkiye için bir çağdaşlaşma projesi olduğunu söylediniz. Ancak türbana üniversite yolunu açan anayasa değişikliği gibi düzenlemelerin Türkiye'yi çağdaşlaşma çizgisinden ayırdığı şeklinde birtakım eleştiriler var" sözlerini içeren bir sorusunu, "Bu konuları başkalarına sorun, olur mu?" diye yanıtladı.

-BABACAN'IN KONUŞMASI-

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan da yaptığı kısa konuşmada, Gül'e AB'ye katılım sürecinde yaptığı önemli katkılardan dolayı şükranlarını sundu.

Türkiye'nin AB sürecinde çok önemli adımlar attığını, siyasi ve ekonomik reformlar yaptığını ifade eden Babacan, Türkiye'nin önemli bir transformasyon sürecinden geçtiğini söyledi.

AB sürecine ilişkin çalışmaların önümüzdeki dönemde de büyük bir kararlılıkla süreceğini belirten Babacan, AB sürecinin Türkiye'nin bir devlet projesi olduğunu, bu çerçevede devlet başkanı seviyesinde bu sürecin desteklemesinin Türkiye için büyük bir fırsat olduğunu kaydetti. Gül'ün AB süreciyle ilgili son gelişmeler ve bu çerçevede süren teknik çalışmalara ilişkin bilgi alacağı toplantıda, AB Genel Sekreteri Oğuz Demiralp ve diğer ABGS yetkilileri de hazır bulundu.


Diğer Haberler

Image
 
Image
 
Image
 
Image
 
Image
 

Güncelleme: 20/02/2008 / Hit: 18,036

Copyrights © 2023 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2023 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı